Akıllı şehirleri tıpkı gelişmiş bilgisayarların kontrol ettiği bir makineye benzetebiliriz. Her bir parametreyi ölçen sensörlerle donatılmış, içerisinde çok büyük bir veri havuzu bulunan, bunlardan yola çıkarak kendi başına hızlı ve doğru kararlar alabilen bir makine... Akıllı şehirler de bir makine gibi çalışan; ulaşımdan sağlığa, eğitimden altyapıya, enerji ve su temininden trafik yönetimine, suç tespitlerinden vatandaşlık hizmetlerine kadar her konuda dijital dönüşümünü tamamlamış, nesnelerin interneti (IoT) yaklaşımıyla yönetilen şehirlerdir.
İnsanoğlunun içerisinde var oluşundan itibaren bitmeyen bir kentleşme / şehirleşme arzusu mevcut. Bununla beraber özellikle son birkaç yüzyılda büyük şehirlere olan göçler çok ciddi oranda arttı. Bu durumun birçok sebebi var elbette. Fakat ne olursa olsun, şehirlerde artan nüfusun, taleplerin, ürün ve hizmet ihtiyaçlarının sistematik bir şekilde karşılanması için yeni kentsel gelişim yaklaşımları zorunlu hale geldi. Akıllı şehirler de bu gereklilik doğrultusunda ortaya çıktı.
Bir şehir düşünün ki;
Eğer bunların ve daha fazlasının sadece bir bilim kurgu filminde gerçek olabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü gelişen teknoloji sayesinde artık sadece elektronik cihazlar, endüstriyel makineler, arabalar, evler, ofisler ve fabrikalar değil koca koca şehirler dahi “akıllı” olmaya başladı. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin bir arada, birbirine zarar vermeden, aksine sürekli pozitif değerler üreterek yaşamasını sağlayan bu şehirler, yaşam kalitesini iyileştirirken maliyetleri düşürüyor; ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik için fırsatlar yaratıyor.
Akıllı Şehirler Nasıl Çalışır?
Akıllı bir şehirden bahsedebilmek için şehirdeki evlerin, arabaların, elektronik cihazların, kurumların, sistemlerin kısacası her şeyin “akıllı” olması gerekiyor. Bu elbette ki bir süreç, yani bir şehrin bir anda akıllı moda geçiş yapması zor. Bu da uzun vadeli politikalarla, plan ve stratejilerle mümkün hale gelebilir.
Akıllı şehirler, kendi iç dinamiklerinin farkında olan ve bunun için de her noktasında sürekli ölçümler yapan yerlerdir. İklim düzeni, anlık hava şartları, nüfus yoğunluğu, trafik düzeni, çalışma saatleri, enerji ve su ihtiyacı, insanların günlük rutinleri, atık yönetimi ve daha birçok konuda çeşitli sensörler ve kameralar ile sürekli ölçümler yaparak şehirle ilgili gerçek zamanlı veriler toplar. Bunları gelişmiş bilgisayar teknoloji sayesinde analiz eder ve bulut tabanlı IoT uygulamaları aracılığıyla hem anlık hem de uzun süreli çözümler üretir. Örneğin;
Akıllı Şehir İlkeleri
Akıllı şehirler dünyada çok büyük bir kesim tarafından yoğun ilgi ve talep görse de birtakım endişeleri de beraberinde getiriyor. Bazı insanlar, böyle şehirlerde kendilerinin tamamen başkaları tarafından yönetileceğini ve bunun insan doğasına aykırı bir durum olduğunu savunuyor. Fakat akıllı şehirlerin tek bir kurum tarafından inşa edilmesi veya tek bir merkezden yönetilmesi mümkün değil. Şehrin tüm ortaklarının; yerel yönetimlerin, kamu ve özel sektör işletmelerinin ve bireylerin böyle bir şehrin inşasında ve yönetiminde aktif olarak rol alması gerekiyor. Bu çok paydaşlı girişimde belirli kural ve esaslara göre hareket edilmesi kaçınılmaz. Bunlardan en temel olanları şöyle sıralayabiliriz:
Günümüzde “akıllı” olan birçok şehir var. Forbes dergisinin 2020 yılında yaptığı değerlemeye[1] göre Londra dünyanın en akıllı şehri. Onu New York ve Paris izliyor. İlk 10’daki diğer akıllı şehirler ise şöyle: Tokyo, Reykjavik, Kopenhag, Berlin, Amsterdam, Singapur, Hong Kong. Ülkemizde de başta İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa gibi şehirler olmak üzere birçok şehir, akıllı olma yolunda çok büyük bir potansiyele sahip. Yapılacak bazı yatırımlar, hükümet teşvikleri ve özel sektör girişimleri ile birçok şehrimiz akıllı şehre dönüştürülebilir.