Açık Alanlarda Oyun Terapisinin İyileştirici Etkileri

Açık Alanlarda Oyun Terapisinin İyileştirici Etkileri
  MELİKE SAĞLAM, DOÇ. DR. SİMA POUYA
  27 Eylül 2023 Çarşamba

 

Çocuklar toplumların bir parçası olarak, geleceği etkileyecekleri için oldukça önemlilerdir. Sağlıklı ve güçlü bir nesil yetiştirmek her toplumun arzusudur. Çocukların doğa deneyimleri doğrudan, dolaylı ve temsili olmak üzere üç farklı biçimde gerçekleşir. Doğa ile doğrudan deneyim plansız ve fiziksel yakınlığı içerir. Orman alanları ya da bahçelerde yaşanılan deneyimler örnek verilebilir. Doğa ile dolaylı deneyim planlı, kontrol edilebilir ve kısmi fiziksel yakınlığı içerir. Bu tür bir deneyim hayvanat bahçelerinde, botanik bahçelerde ve açık hava çocuk oyun alanlarında gerçekleşir. Doğal deneyimler ise insan eli değmemiş olan alanlarda gerçekleşir (Aslan, 2002; Serma ve Yalçın 2021).

 

melike

 

Teknoloji aracılığıyla doğa programları izlemek ve yazılı materyallerden doğa ile ilgili bilgiler edinmek örnek olarak verilebilir. Bu deneyimlerin en önemli doğal alanlarda gerçekleşen deneyimlerdir.

Çocukların gelişiminde önemli bir yere sahip olan doğaya erişim ve doğa deneyimi, çeşitli sebeplerle sınırlandırılmıştır. Özellikle günümüzde küresel kentleşmenin hızla artması sonucunda, büyük şehirlerde doğada kendine bir yer edinemeyen, doğa ile doğrudan iletişim ve etkileşim kurabilme imkânları ellerinden alınan çocuklar vakitlerinin çoğunu kapalı alanlarda geçirmek zorunda kalmaktadırlar. Çocukların temsili doğa deneyimi çağdaş toplumların en önemli sorunu haline gelmiştir. Kapalı alanlarda teknolojinin getirmiş olduğu imkânlara yönelen çocukların fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimleri olumsuz yönde etkilenmektedir.

 

Yapılan çalışmalar doğada oyun oynayan çocukların pek çok deneyimi kendi kendilerine edindiklerini, daha az strese maruz kaldıklarını, fiziksel, psikolojik, sosyolojik pek çok pozitif etki elde ettiklerini doğrulamaktadır. Maalesef günümüzde doğadan ve faydalarından uzak kalarak şehirlerde yaşayan çocukların sayıları hızla artmaktadır. Özellikle büyük kentlerin sorunu olan çarpık ve plansız yapılaşma nedeniyle park, çocuk oyun alanı, kent ormanı vb. açık alanların yetersiz olması nedeniyle pek çok çocuk iç mekânda vakit geçirmek zorunda kalmakta, doğa ile ilişki kuramamaktadır. Günümüzde doğal oyun alanları ve geleneksel grup oyunları artık oynanmaz olmuş, insanlar doğadan uzak kalmıştır. Hâlbuki ki açık alanlar çocukların doğa ile temas kurabileceği en önemli ortamlardır (Özer ve ark. 2006).

 

Çocuklara açık alanlarda yapılan terapi yöntemlerin biri oyun terapisi olmuştur. Oyun terapisinde ise amaç oyunun tüm bu gücünden yararlanarak çocuğa iç ve dış dünyasını yansıtabileceği güvenli bir alan yaratmaktır. Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak, çocuklar yaşadıkları olumlu ya da olumsuz her deneyimi ve duyguyu oyun içinde açık bir şekilde ifade etme olanağı bulduğunda, kendi sorunlarını kendi yollarıyla çözebilme becerisi geliştirirler (Çalışandemir, 2014).

 

Günümüzde oyun terapistleri farklı çocuklar üzerine oyun terapisini yapmaktadırlar ancak bu ve buna benzer terapi yöntemleri genelde kapalı odalarda ve alanlarda yapılmaktadır. Halbuki açık alanlarda çocukların bulunması, doğayla birleşmeleri ve temiz hava almaları ile birlikte terapi kalitesi ve ilerlemesinde olumlu katkıların olabileceği öngörülmektedir.

 

melike

 

Oyun terapisi, oyun aracılığıyla bireylerin yaşadıkları psikososyal zorlukları değerlendirmeyi, önlemeyi veya tedavi etmeyi içeren bir psikoterapi türüdür. Oyun terapisi, yetişkinlerle kullanılabilse de en çok çocuklarda kullanılmaktadır. Çocukların, zorlu hayat koşullarıyla başa çıkmalarına ve problemlerine çözüm bulmalarına yardımcı olabilmektedir. Oyun terapisi, çocukların dünyasını anlamlandırmada oyunun bir iletişim aracı olarak kullanılmasını teşvik etmektedir (Teke, 2019; Kıran ve ark., 2013).

 

Oyun terapisi, yaşamında başa çıkılması zor olan olaylar (ayrılıklar, kayıplar, istismar vb) ile mücadele etmek zorunda kalan, izole ve derin acılar yaşayan çocuklara müdahale edilmesine imkan tanır. Aynı zamanda dil becerileri gelişmemiş, dili kullanmakta güçlükler yaşayan çocuklarla tedavi sürecinin sürdürülmesine de imkan tanımaktadır. Bunun yanı sıra öğrenme güçlüğü ve gelişimsel gecikmeler yaşayan çocuklara da yardımcı olarak terapi sürecinin etkin bir şekilde yürütülmesinde aracılık eder. Bu bağlamda oyun terapisi, terapisti ve terapi sürecini çocuğun seviyesine getiren bir yöntemdir (Cattanach, 2003).

 

Oyun Terapisinin Kullanım Alanları ve İyileştirici Etkileri

Literatürde oyun terapisinin çalışıldığı sorunlar arasında zihinsel rahatsızlıklar ve davranışsal problemler travma somatizasyon sorunları travmatik kayıplar geri çekilme, somatik şikayetler, anksiyete ve depresyon gibi içselleştirici davranış problemleri yer almaktadır. Ayrıca sosyal veya akademik başarı eksikliği, uyku sorunları, ayrılma veya boşanma durumları, arkadaş edinme sorunları, zorbalık, fiziksel, duygusal veya cinsel istismar dahil travma, kaybetme veya ölüm, bağlanma zorlukları, yeme bozuklukları, uygun olmayan duygusal tepkiler ve seçici mutizm gibi sorunlarda çalışma alanları içinde bulunmaktadır (Teber, 2015).

 

İlgili yazın içerisinde oyun terapisinin etkililiğine dair pek çok araştırmaya rastlamak mümkündür Yapılan çalışmalarda oyun terapisi sonrasında bireylerin anksiyete, depresyon, dikkat eksikliği, sosyal içe dönüklük problemlerinde, agresif ve saldırgan davranışlarında sosyal kaygı düzeylerinde davranışsal sorunlarında belirgin azalmalar görülmüştür. Ayrıca dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile ilişkili duygu ve davranışlarında olumlu yönde gelişme olduğu bulgulanmıştır. Bunların yanı sıra araştırmalarda, oyun terapisi sonrasında bireylerin anksiyete ve intihar riskinde depresyon düzeylerinde saldırganlık, kural ihlali davranışında suçlu davranışlar ve ebeveynlerin stres düzeylerinde azalmanın olduğu saptanmıştır (Teke ve Sürücü, 2020).

 

melike

 

 

Oyun Terapisi Tarihi

Oyun terapisinin ortaya çıkışı çocuk alanında psikoterapinin çıkış anına denk gelmektedir. Terapötik oyun akımını ve sürecini psikoterapi literatürüne ilk kez sokan kişi Sigmund Freud olmuştur. Freud (1982) psikanaliz kuramını oluştururken bebeklik gelişimi üzerinde durmuş ve çocuklarla oynanan oyunun üç temel görevinin varlığından söz etmiştir. Bunlardan ilki çocuğun kendisini ifade edebilmesinin arttırılması durumudur. İkinci ise, arzuların başarılması, üçüncüsü ise travmatik yaşantılarla başa çıkılmasıdır. Freud (1909), ayrıca Küçük Hans'ı anlattığı bazı yazılarında oyunun önemini sıkça belirtmiştir. Küçük Hans'ın babasının aktarmış olduğu oyun faaliyetlerini Hans'ın yaşamış olduğu bilinçdışı çatışmalarını anlamlandırma da ve yorumlamada sıkça kullanmıştır. Freud psikanaliz kuramının kurucusudur. Psikanaliz, ruhsal hayatımızda olan bilinçsiz bazı içeriklerin bilinçli düzeye getirilmesini amaçlamıştır. Bilinçsiz olan içerikleri bilince getirmek maksadıyla kullanılan teknik ise "serbest çağrışım"dır. Serbest çağrışım danışanın içindeki her türden düşünceyi içeriğine ayıp ya da değil, anlamlı veya anlamsız olup olmadığına bakmadan terapistine anlatmasıdır. Danışan bunu gerçekleştirirken şezlongda yatar gibi bir konumdadır. Yani psikanaliz uygulanacak olan danışan anlatarak kendisini ifade etmektedir. Psikanalizin bu tekniğinin çocuklarda ise etkin olarak kullanılamayacağı çok kısa sürede anlaşılmıştır. Çünkü çocuklar için şezlongda yatar konumda durmak çok mümkün olmamıştır ( Koçkaya ve Siyez, 2016).

 

Oyunun psikoterapi de ilk kez kullanımı Hellmuth tarafından gerçekleştirilmiştir. Hellmuth (1921), oyunu çocuk psikanalizinin önemli bir kısmı olarak düşünmüştür. Hellmuth altı yaşından daha büyük olan çocuklara, çocukların evlerine giderek onlara terapi seansı vermiştir. Hellmuth terapi seanslarında daha çok çocuk resimlerine ve çocuklara ait oyuncaklara yer vermiştir. Fakat herhangi bir oyun terapisi tekniğinin üzerinde çok fazla durmamış ve bu konuda çok fazla yayın yapmamıştır (Teber, 2015). Ülkemizde ise, Oyun Terapisi ile ilk kitabı yazan kişi Berka Özdoğan'dır. Özdoğan, kendi emekleri ve gayreti ile bastırmış olduğu bu kitaba Çocuk ve Oyun: Çocuğa Oyunla Yardım adını koymuştur. İlk baskısı 1988 senesinde yapılan bu kitap bizim ülkemizde oyun terapisi hakkında olan ilk kapsamlı kitap olarak sayılmaktadır. Bu çerçevede yayımlanan ikinci kitap İsmail Ersevim' in yazmış olduğu kitabıdır.

 

Zamanımızda oyunun önemine yapılan vurgunun arttığını ve açık alanda oyun terapisi alanının hızla geliştiğini gerek eğitimler gerekse basılı materyaller yoluyla bu alanlardaki çalışmaların teşvik edildiğini söylemek mümkündür. Araştırmalar, oyunun ve açık alanda oyun terapisinin çocukların davranışsal problemlerinin çözümlenmesinde ve duygusal etkilerinin çözümlenmesinde ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Dünya'da açık alanlarda oyun terapi yapılmasının ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Oyun Terapisi uygulaması 2005'den beri yapılmaktadır. Günümüzde açık alanlarda oyun terapisinin kullanıcıların terapötik kullanımının sosyal ve psikolojik olarak faydalandığı görülmüştür (Koçyiğit ve ark., 2017)

 

melike

 

Son yıllarda, çocukların oyun doğasının radikal bir şekilde değiştiğine ve belki de bu değişikliklerinden en önemlisinden birinin, çocukların oyun ve boş zaman etkinliklerinde yetişkinlerin rollerinin derecesinin arttığı olmuştur. Bir yanda, genellikle izole edilmiş, zamanlarının orantısız bir kısmını ekranlar karşısında (TV, tabletler, telefonlar) geçiren çocukların çoğalması diğer yandan oyun alanların ve okul öncesi ve sonrası kulüplerin, doğal oyun alanların, tatil oyunların, aktivite programların ve yapılandırılmış eğitimler gibi faaliyetlerin ticarileştirilmesi durumu daha da vahim hale getirmesine sebep olmuştur. Bununla birlikte, genellikle toplumdaki en muhtaç ve savunmasız gruplar için ücretsiz, devlet tarafından finanse edilen eğitim, sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinin kademeli olarak aşınmasına tanık olan bir dizi politika oluşmuştur. Buna ek olarak, çocukları ve gençleri 'hedef gruplarından' biri olarak gören ve başka bir isimle sömürüye yol açan artan ticarileşmenin etkisi de vardır. Bir yaşında bir bebek, altı yaşında bir çocuk veya 14 yaşında bir genç; sadece biyolojinin ve kendi yakın çevresinin değil, aynı zamanda kültürün, hukukun ve siyasetin içine inşa edilmiş tutumların, alışkanlıkların ve beklentilerin bir ürünüdür. Demans ebeveynler reklam ve akran baskısından çocuklarının negatif etkilenmemeleri için çocukları üzerindeki kontrollerini daha da artırır (Çoban ve Nacar, 2010; Bağlı, 2004).

 

Thomas ve Ball (2013), çocukların hayatlarının artık çok daha kısıtlı ve kontrol altında olduğunu kabul ederek bu konuda daha fazla yorum yapmış ve bunun üç benzer anahtar faktörü olan kültürel, sosyal ve ekonomik faktörlerden kaynaklandığını öne sürmüştür. Bunların sonucunda, çocukların kendi başlarına oyun oynama fırsatlarının ve komşuluk ilişkilerini keşfetmelerinin gözle görülür şekilde azaldığının ve zamanlarının çoğunu ebeveynlerinin gözetiminde evde, okulda ve okul dışındaki aktivitelerde geçirdiklerini ifade etmişlerdir.

 

"Action for Children" adlı aileler için yardım kuruluşu tarafından yayınlan bir programda bugünün teknolojik iklimine bağlı olarak çocukları her yerde bulunan ekranlardan uzaklaştırmak amacıyla ebeveynlerin sırasıyla çocuklarıyla yapabileceği bir dizi aktiviteyi detaylandırılmıştır. Araştırmalar, bunun aileler için klasik ev ödevi yaptırmalarından daha büyük mücadelede olduklarını göstermiştir.

Programda, her boyuttaki ekranın çekiciliğini açıkça vurgularken belki de şu soruyu da gündeme getiriyor; pek çok genç için zamanlarının önemli bir bölümünün sanal olduğu bu konuma nasıl geldik?

 

melike

 

2013 yılında Play England, Playday 2013 anket çalışmasına göre, çocukların %40'ının dışarıda daha çok oynamak istemelerine rağmen, sadece %23'ünün haftada 7 kez oyun oynadığını ortaya koymuştur. Ne yazık ki, ankete katılan çocuklardan sadece %4'ünün tarlalarda ve ormanlık alanlarda oyun oynadıklarını söylemiştir. Bu durum, bizlerin çoğumuzun evlerimizden uzaklaşıp parkları ve açık alanları, tarlaları, ormanları, akarsuları ve plajları kapsayan daha geniş bir çevreyi dolaşmak için özgürken, çocukların dünyalarının onlarca yıl öncesine göre değil günümüzden itibaren önemli ölçüde kapandığını gösteriyor.

Çocuklara dışarıda oynamaları için neye ihtiyaçları olduğu sorulduğunda, trafikten daha az uzak olan yerlerin olmasını, oynamak için daha fazla zamanların bulunmasını, onların yakınında yaşayan daha fazla arkadaşların bulunmasını, ebeveynler ve bakıcıların oynamalarına izin verilmesini açıklamışlardır.

 

Topluluklarımızın kentleşmesi ve araba kullanımındaki orantılı artış, trafik ve park halindeki arabalardan kaynaklanan tehlike ve oyun alanlarının azalması, esas olarak sürekli nüfus artışından kaynaklanmaktadır. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı, kentsel alanlardaki hızlı büyümenin 2014 yılı revizyonunda İngiltere %80 civarındadır (UN 2014) ve Kuzey Amerika için bu rakam %82'dir.  2050 projeksiyonu, kentsel alanlardaki hızlı büyümenin, buna bağlı olarak yeşil alan kaybı ve dolayısıyla çocukların oyun alanlarının büyük bir kısmı ile bağlantılı olduğunun altını çizmiştir. Bunun yanı sıra, yetişkinlerin oyun ve mevcut oyun alanlarının güvenliği konusundaki endişeleri, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (UNCRC) kapsamında bir insan hakkı olarak tanınmasına rağmen, daha geleneksel oyun kavramını baltalamakta ve marjinalleştirmektedir.

 

İyi planlanmış ve iyi yönetilen kentsel yeşil alanların önemi, konutların halka açık yeşil alanlara yakın olduğu yerlerde artan ev fiyatları, yeşil perakende alanlarında artan yaya trafiği ve iyileştirilmiş fiziksel ve zihinsel sağlık gibi faydaları ile sosyal, çevresel ve ekonomik öneme sahip olarak kabul edilmektedir. Kamusal alanların daha iyi yönetimi ve fiziki iyileştirmelerin olduğu yerlerde aydınlatmaların artırması gibi unsurlarla oluşacak suçları da azaltabilir. İyi yönetilen yeşil kentsel alanın bir diğer önemli yönü, çocukların yaratıcı oyunlara katılmaları için daha fazla fırsat sunması olacaktır. Oyunlarının nasıl alacağı ve nerede oynanacağını keşfetmek ve kendilerin belirlemeleri çocukların hayal güçlerini geliştirecektir.

 

melike

 

Çocukların sınırsız oyun fırsatlarına erişebilmeleri fikri, İngiltere'de 1939'da bir oyun alanının kurulmasıyla başlayan macera oyun alanı hareketin felsefesinin temelini oluşturulmuştur. Bolton, Lancashire macera oyun elemanı olarak; olağandışı ahşap yapılar içeren, olağan salıncaklar, kaydıraklar ve döner kavşaklardan oluşur. Oyun alanlarındaki hareket genişliği sağlanması kısmen artan kentleşmeye bir tepkiydi ve oyun alanlarındaki hareket genişliği geleneksel kentlerin kaybını telafi etme girişimidir. Çocukların özel oyun alanlarında oynayabilmeleri için gerekli olan, çocukların kendileri tarafından yönetilen çocuk odaklı oyunların olduğu ve neyin uygun olduğuna dair yetişkinlerin beklentileri ve yorumlarıyla şekillenmemesi olmasıdır. Bu, oyun oynayan çocukların gözlemlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

 

İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında bombalanmış sitelerde çocukların yaratıcılıklarını geliştiren oyunların ve özgür, sınırsız oyununun doğası ve tekrar edilmeleri oyun alanların gündeme gelmesine sebep olmuştur. Ayrıca çöplük alanları oyun alanları olarak çocukların dikkatini çekmiştir. Bu da peyzaj mimarları için iham verici olmuştur. Çocuklar eski ahşap, lastikler ve bunları döşemek için ağ gibi atık malzemeleri kullanarak yeni oyun alanları yaratmışlardır. Bütünleşik oyun fırsatları fikri, macera oyun alanı hareketinin dışında ortaya çıkmış ve tüm gelişimsel koşulları sağlamıştır.

 

Bled engelli çocukları oyun oynamaktan alıkoyan şeyin erişilebilirlik konusunun olmadığını belirtilmiştir.  Dışarı çıkmaktan ziyade, kurumsal ve toplumsal ilişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkan korku, izolasyon ve toplumsal ayrımcılık olmuştur. Engelli çocukların hepsinin böyle olmadığını öne sürüren Bled engellilik hareket kabiliyetini azaltıyor ancak kapsayıcı bir oyun sadece oyun ekipmanların değişmesi değil, engelli çocukların kendileriyle özgürce oynamalarını sağlamaktır. Engelli çocukların diğer çocuklara birlikte oynaya bilmesi oldukça önemlidir. Tasarımcılar oyun alanlarını gözlemlenirken bu sorulara cevap vermeleri gerekir; Oyun alanı erişebilir mi? Zemin nasıl? Engelli çocuk diğer çocuklar ile birlikte oynayabilir mi? Bu soruları yanıtlayabilmek için çocuklar gibi alanda onlar gibi oynamak ve kendimizi onların yerine koymamız gerekir. Oyun terapisi ilişkisinde yaptığımız gibi kendi oyunculuğumuzu devreye sokarak ve belirli bir çocuğun "tarzında" hassas bir şekilde oynayarak, onların oyununu oynandığı gibi deneyimlemeye başlayabiliriz. Bu oyun ne kadar kısıtlı olursa olsun, tüm çocukların oyunu yönetmesini sağlamak için yapılır.

 

Araştırmacılar oyun alanı, çocukların esenliği için risk olduğunu ve bunun gelişimsel faydaları arasında bir dengeye ihtiyaç olduğunu kabul etmişlerdir. Böylece zararlardan korunurlar, ancak bağımsızlıkları gelişir ve çocuk riskli durumlarında nasıl yönetileceğini anlayacaktır. Ayrıca açık alanda oynamak çocukların öğrenme ve gelişmeleri etkileyip ve ailenin aşırı koruma ve yönlendirmeleri azalacaktır. Çocuklar eğer riskli durumları görmezseler ve yaşamazsalar daha sonraki hayatlarında hep korkuyla yaşayacakları açıklanmıştır. Güvenli ve güvensiz alan arasındaki sınırı aşmak, korku hissetmek ve onu yenmek ve bunu yaparken beden benliğimizle daha derin bir ilişki geliştirmek ve bu durumu olasılıkla yaşadığımız bir durumdur.

 

melike

 

Oyun terapisi;  3-11 yaş aralığındaki çocuklara, anne ve baba ayrılmış çocuklara, yetimhaneden evlat edinilmiş çocuklara veya bırakılmış çocuklara, fiziksel ve psikolojik şiddet gören çocuklara, dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı almış çocuklara, eğitim merkezlerinde zorbalık yapan veya şiddet gören  çocuklara, korku kaygı, ve fobileri olan çocuklara, uyku bozukluğu ve kâbusları olan çocuklara, kardeş kıskançlığı yaşayan çocuklara, ailede yas ve kayıp yaşayan çocuklarda, duygusal,  cinsel ve fiziksel tacize uğramış çocuklara, telaffuz ve konuşma  bozukluğu olan çocuklara (tekrarlayıcı dil, bebek konuşması, kekemelik,) arkadaşlık etmede sosyallik kurmada güçlük çeken çocuklara, okuma problemi ve ders çalışma olan çocuklara, sürekli mutsuz olan ve içe çekilmiş olan çocuklara, hoş olmayan davranışlar sergileyen çocuklarda uygulanır.

 

Oyun terapisi; sessiz, güvenli (pencere, eşyalar vs.), kolay temizlenebilir, düzenli, duvarlar boş, oyuncakların net görülebildiği, eşyaların ve oyuncakların yerleri değişmemeli. Ortam çocuğu ilk etkileyen şeydir. Uzun dar bir oda yerine ortalama 3 x 5 metre ölçülerinde -kare şekline daha yakın- bir oda olmalıdır. (Çocuğun fazla uzaklaşması mümkün olmayacak ve takip edilmesi daha kolay olacaktır.). Ses yalıtımı fazla olan, sesi dışarıya geçirmeyen bir oda ailelerin duyduğu seslere bağlı olarak sonrasında çocuğun sorgulamasını engellemek amacıyla ve çocuğun seslerini duyup terapiye müdahale etmesi engellemek amacıyla tercih edilir. Aynı zamanda çocuğun da dışarıdan gelen seslere karşı vereceği dikkatini en aza indirerek oyun odasına odaklanabilmesini sağlamak açısından etkili olur. Zeminin kolay temizlenebilen ve  suya dayanıklı  bir materyalden olması terapist açısından kolaylık sağlar. Odada; cam, pencere olmaması, eğer varsa da önünde kalın bir perde veya kırılmasını engelleyecek herhangi bir şey olması gerekir. Bunun sebebi de çocuk cama doğru oyuncak fırlatırsa eğer olası bir kazaya sebebiyet vermemek. Oyuncak konulacak dolapların ve rafların iyi sabitlenmiş olması çocuğun bunlara asılması durumunda üzerine devrilmesine karşı önlem alınmış olunur.

 

Oyun terapisinde oyuncaklar ve oda özel olarak seçilmiştir. Materyallerin ve oyuncakların her biri birbirinden farklı anlamlar taşır ve oyunda çocuğun günlük hayatta ifade etmekte zorlandığı duyguları özgürce ifade edebilmesine aracı olur. Çocuk kurduğu oyunda metaforlar ve hikayeler üzerinden kendi hikayesini şifalandırır. Günlük yaşamı yansıtan oyuncaklar; bebek (biberon, yatak, örtü, giysiler), anne-baba, kız-erkek çocuğu, büyükanne,büyükbaba figürleri, otorite figürleri, polis, asker vb., oyun evi ve ev eşyaları (mutfak, masa, sandalye yiyecekler), mutfak malzemeleri (çatal, kaşık, bıçak, bardak vb.),  iki telefon, kuklalar (hayvanlar; vahşi-evcil, insan figürleri).

Oyun terapisini doğaya taşımak, bu akımı yüzeysel bir düzeyde doğaya geri dönme gündemidir. Doğanın önemi genel olarak gelişimimiz ve vücudumuz için hayati önem taşıyan zengin duyusal deneyim alanıdır, özellikle onunla zaman geçirirsek, tıpkı doğa kendini sunduğu gibi, bize yeni ve çok daha özgür bir ortam sunduğunu göreceğiz.

 

Doğanın bize sunduğu şeyin meditasyon ve dönüşüm olduğunu, hayatta kalmamız için ona olan bağımlılığımızın ve içinde kendimizin yansıdığı bir ayna olduğunu anlamak için doğayla ilişkimizi yeniden düzeltmeliyiz. Geleneksel "oyun odası"nın yanı sıra açık alanda kullanarak, oyun alanı için bir bağlam oluşturulabilir. Doğanın dinamik olması ve sürekli değişmesi, terapiye yeni bir boyut kazandıracaktır. Yetişkinlerle çalışan doğa temelli bir psikoterapist olan Beth Collier, Londra'nın terapi odası olarak kullanan yeşil alanlarını; güneş ışığı, bulut, yağmur, kuşlar, insanlar, çiçekler, yapraklar veya çıplak dallarla dekore edilmiştir. Pek çok oyun terapistin dış mekânları kullanmaktan vazgeçmelerinin nedeni açık alanlardan meydana gelebilecek ve öngörülmeyen olaylardır.

 

Oyun odasında sahip olduğumuz kaynaklar, gerçek ve içgüdüsel olarak hissedilen deneyim ve bol miktarda bulunan metaforlar bize kendimizi kelimelere dayanmayan bir görme ve anlama yolu sunmuştur. Satish Kumar: 'Toprak tüm yaşamın kaynağıdır, kelimenin tam anlamıyla ve mecazi olarak. Tüm yaşam ana topraktan gelir ve ona geri döner. Toprak, hava, ateş ve su içerir. O, doğanın kendisidir". Satish Kumar: "Toprakla çalışırken kendimi topraklanmış hissediyorum bu da doğaya bağlı olduğum anlamına geliyor." Çocukluğumda, dışarıda arkadaşlar ile oyun alanımız yakındaki yeşil alan oyun alanıydı, aynı zamanda saatlerce dolaşıp, mağaralar inşa ederek, dereleri gezer ve derenin içine düşmeden nasıl geçeceğimizi düşündüğümüz, çevredeki tarım arazileri kuyularına düşmemek her zaman başarılı bir görev olmayabiliyordu ve şimdi gördüğüm ise yetişkin yansıma bakış açısıyla birlikte çalışmayı öğrenme, iş birliği yapmanın bizim için bağlılığımızı artmıştır. Büyüdüğüm yerin beni çekecek kadar güçlü olması zaman zaman orada durup onu görmek ve ondan uzakta yaşadığım yıllarda tekrar orada olmak istediğimi fark ettim. Özellikle deniz kenarında olmayı seviyorum ve ağabeyim soy ağacımızın izini sürdüğünde, denizde şu ya da bu şekilde çalışmış birçok akraba ve çiftçi kuşaklarımız olduğunu tespit etmiştir.

 

melike

 

Doğanın yaşamı rahatlattığına inanıyorum ki, benim kanımda var o benim içimde kuşaklar arası bedenlenmiş. Açık havada evdeyim ve kendimi bu konuda şanslı sayıyorum. Dışarıda olanlar için bir arada kaldıkları bir yer, sert ve korku uyandıran değil, aynı zamanda ısıran ve sokan şeylere de ev sahipliği yapan bir yer, birdenbire ortaya çıkıp sinirlerini bozabilecek, hatta dehşete düşürebilecek zehirlemeler oluşabilir.

 

Bu bakış açıları, dış mekanlara yönelik tutumumuz ve dış mekanlarda bulunma rahatlığımızın sürekliliğinin belki de oldukça kutupsal iki ucu olarak düşünülebilir, ancak doğada nasıl hissettiğimiz, dışarıda çalışmanın bariz bir anahtar bileşenidir.

 

Danışanlarımızla birlikteyken, onların doğayla olan bağlarının ve bunun karşılığında yaşamlarında başkalarıyla olan bağlanma tarzlarıyla nasıl ilişkili olduğunun farkında olmamız gerekir. Elbette doğanın başka bakış açıları da var manevi bağlılıktan, çevresel kaygıya, iyileştirici gücünün tanınmasından, keyifli açık hava etkinliklerinin olması. Doğanın bize ve bizim için temsil ettikleri hem psikolojik hem de duygusal iyiliğimiz üzerinde etkiye sahip olacaktır.

 

Uluslararası Oyun Terapisi Derneği'ne göre oyun terapisi, oyun terapistlerinin oyunun iyileştirici güçlerini kullanarak danışanların psikolojik sorunlarının çözümlenmesine ya da önlenmesine dayalı olarak gelişmelerini ve büyüme sağlayan kişilerarası bir süreç olarak tanımlanmıştır. Oyun terapisinde genellikle bireyi anlamaya yönelik; çerçevesi ve sınırları belli olan yaklaşım yerine bireyin kişiliğini gözlemler yoluyla açıklamaya ve keşfetme dayalı 290 yaklaşım tercih edilmiştir. Bu yaklaşımların kaynağı her bireyin kendini gerçekleştirmeye yönelik, içinde büyük bir gücün ve kaynağın bulunduğu bakış açısına dayandırılmıştır. Kişinin içinde bulunan bu kaynağın gelişmeye ve büyümeye ihtiyacı vardır ve bu nedenle bireyin özgürce hareket etmesine olanak sağlayacak alan bu kaynağın en yüksek potansiyele ulaşmasını sağlamıştır.

 

Terapist, oyun terapisinde, sanatsal araçlar, oyunlar, oyuncaklar ve bütün diğer oyun araçları vasıtasıyla danışanlarıyla onların (çocukların) dilinden iletişim kurarak süreci ele almıştır. Çünkü on iki yaş altındaki çocuklar kendi düşüncelerini ve duygularını özel olarak sınırlı düzeyde ifade edebilmekte ve çocukların bu danışma oturumuna gelmesi, oturması, yaşadıklarını sözcüklerle bir terapiste özetlemesi çoğunlukla zor görünmektedir. Kendi düşüncelerini ve duygularını sözel olarak sınırlı düzeyde ifade edebilen çocukların bu özelliklerinden kaynaklı olarak konuşmaya dayalı terapi sürecinden faydalanabilecek becerilere sahip olmadıkları söylenebilir. Ancak çocuklar bir terapi oturumunda sanatı, oyuncakları, hikayeleri ve diğer oynayabilecekleri araçları kullanarak terapistle iletişim kurabilmişlerdir. Dolayısıyla tercih edilen oyun terapisi yaklaşımına ve yola bağlı olarak terapistler danışanlarıyla iletişim kurabilmek amacıyla pek çok farklı metod tercih etmişlerdir. Bunlar arasında, yönlendirilmiş oyunlar, serbest oyunlar, sanat teknikleri, bibliyoterapi, metaforik hikâye anlatımları, drama terapisi stratejileri, hareket ve dans, müzik, macera terapisi teknikleri, ya da terapötik olarak etkili diğer yaratıcı süreçler sayılabilir. Pek çok farklı oyun terapisi metodu olmakla birlikte bütün bunları temelde üç genel başlık altında ifade etmek mümkündür: çocuk merkezli olan, yönlendirici olmayıp (nondirective) yaklaşımlar, yönlendirici olan (directive) yapılandırılmış yaklaşımlar ve aile oyun terapileri. Yönlendirici olmayan, yönlendirici olan yaklaşımlar arasındaki temel fark terapistin sürece müdahil olma biçimiyle kendini göstermiştir. Buna göre yönlendirici oyun terapisinde terapist ve süreç içinde ve çocuğa karşı yönlendirici, yorumlayıcı, bir tutum içindeyken yönlendirici olmayan yaklaşımda ise çocuk yorum yapmamaktadır ve yönlendirmemektir. Yönlendirici yaklaşımda genellikle terapist çocuğun oyunun oturumun gidişatını ve oynayacağı oyunu belirlemiştir. Bu yaklaşımlarda en önemli özellik terapistin yöneten konumunda olmasıdır. Bu yaklaşım için verilebilecek örnekler arasında yapılandırılmış Oyun Terapisi ve bilişsel-Davranışçı Oyun Terapisi yaklaşımları sayılabilir. Yönlendirici olmayan yaklaşımda ise çocuk oynayacağı oyunu, kullanacağı oyuncakları kendi seçmekte ve terapist çocuğa oturumun gidişatını belirlemesi konusunda izin verici bir tutum sergilemiştir. Bu yaklaşım yöntemine örnek Çocuk Merkezli Oyun Terapisi'dir. Yönlendirici olmayan yaklaşımda bireylerin kendi problemlerini kendilerinin çözebileceği çocukların büyüme dürtüsüyle olgun davranışlar sergileyebilme ve yeterlilikte kapasitesi sahip oldukları düşünülmekte oldukları değerlendirilmiştir. Buna göre bu yaklaşımda bireyin "kendisi" olabilmesi için özgür bir alan yaratılma konusunda baskı yapılmaksızın ortak fikre ulaşılmıştır. Üçüncü grup olan aile, oyun terapilerinde ise ebeveyn-çocuk ilişkisinin güçlendirilmesi üzerine odaklanılmıştır. Bu yaklaşımda sağlıklı bağlanmayı geliştirerek çocukların problemli davranışlarının azaltılması amaçlanmıştır. Bu yaklaşıma örnek olarak Filial Oyun Terapisi ve Theraplay gösterilmiştir. Oyun terapisi her ne kadar çocuklarla psikolojik danışma yapmanın en etkili yöntemi olarak değerlendirilse de oyun terapisinin bütün sorun alanları ve çocuklar için en etkili yaklaşım olduğunu söylemek mümkün değildir. Buna göre oyun terapisi bazı durumlarda tek başına etkili bir müdahale iken bazı durumlarda ise başka bir müdahaleyle birleştirildiğinde daha etkili olmaktadır. Ancak oyun terapisinin tedavi için bir seçenek olmadığı durumlar da bulunmuştur. Buna göre oyun terapisinin; depresyon, kaygı ve davranış problemleri, gelişimsel gecikmeler, mükemmeliyetçilik ve acı-keder gibi sosyal problemlerde etkili olduğu anlaşılmıştır. Bunların yanı sıra ihmal, boşanma, aile içi şiddet, istismar ve diğer problemler, travmalar gibi konularda da oyun terapisinin etkili ve uygun sonuçlar doğurduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan bağlanma bozukluğu, otizm spektrum bozukluğu, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB), özel öğrenme güçlüğü, duygu durum bozukluğu, konuşma güçlüğüne sahip ve zihinsel geriliği olan çocuklarda oyun terapisinin tedavi müdahaleleriyle birlikte kullanılmasının daha uygun olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu tanılara sahip çocuklarda aile katılımı, ilaç tedavisi, diğer müdahaleler ve oyun terapisinin bir arada olduğu planlamaların daha uygun olduğu anlaşılmıştır.

 

melike

 

Yetişkinlerin yaşadıkları yere olan bağlılığının kökleri tarih duygusuna dayansa da çocukların ağırlıklı olarak şimdiki zamanda, gelecekte, hayalleri ve eylemleriyle yaşadıkları anlaşılmıştır. Bu nedenle, yetişkinler için anlamlı olan yerlerin bir çocuk için anlamı olmayabilir.

 

Terapist, dört erkek çocukla; küçük, kayalık bir kumsalda çalışıyordu. Plajın arkasında devasa kayalar vardı. Kayalar arasında, altında biraz daha büyük alanlara yol açan küçük alanlar vardı. Çocuklardan ikisi, sürünerek geçebilecekleri kadar büyük iki kaya arasında bir "çatlak" gördü. Kıpırdayarak ve sıkışarak içeri girdiler, korku -sıkışıp kalma korkusu- ile diğerlerinden saklanmak için kendi özel yerlerini bulmuş olmanın zevki arasındaki sınırda gezindiler. İkisi de ilerideki boşluğa girmeyi başardılar ama ikisinin de oturabilmesi için neredeyse cenin pozisyonunda kıvrılmaları gerekiyordu. O rahim gibi yerde birlikte olmak ne kadar harika hissettirmiş olmalı. Orada sadece on dakika kadar kalabildiler, ardından bacakları ve kolları tamamen katlanmaktan ağrıyordu diye bağırdılar. Grup, sahili her ziyaret ettiğinde, çocuklar 'mağaralarına' geri döndüler ve kimsenin içeri girmesine izin vermediler. Terapist çocuklara özel bir alana sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu sorduğunda çocuklar, 'Harika, bizim, sadece bizim!' diyerek cevapladılar.

 

Terapist, soğuk bir kaya ve sadece küçük bir alanın olmasına rağmen, çocukların orada kendilerini çok güvende hissettiklerini düşündü. Macfarlane, çocukların doğayla ilişkisinin bu yönünü şu şekilde vurgulamıştır: "Bir ağaçtaki oyuk, bir kaleye açılan bir kapıdır. Bir karınca deliği kuru toprak dünyanın öbür ucuna götürür. 'Yer' kavramı küçük çocuklar için rüya, büyü ve alt öğelerin vahşi bir bileşimidir." Yerler duygusal nedenlerle hem rahatlatıcı hem de rahatsız edici olabilirler.

 

melike

 

Kaynakça
Aslan, K. (2002). Değişen toplumda aile ve çocuk eğitiminde sorunlar. Ege Eğitim Dergisi1(2).
Bağlı, M. T. (2004). Televizyon ilintili çocuk oyunları üzerine bir araştırma. B. Onur & N. Güney (Ed.) Türkiye'de çocuk oyunları: Araştırmalar içinde (95-100). Ankara: Ankara Üniversitesi.
Cattanach, A. (2003). Introduction to play therapy. Psychology Press. Brunner-Routledge: New York.
Çalışandemir, F. (2014). Oyun ve özellikleri. H. G. Ogelman (Ed.), Yaşamın ilk yıllarında oyun: Oyuna çok yönlü bakış içinde (ss. 1-15). Ankara: Pegem Akademi.
Çoban, B. & Nacar, E. (2010). Okul öncesi eğitimde eğitsel oyunlar, oyunlar-rontlar-saymacalar-şiirler. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Kıran, B., Çalık, C. & Esenay, F. I. (2013). Terapotik oyun: Hasta çocuk ile iletişimin anahtarı. Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi, 2(1), 1-10. doi: 10.1501/Asbd_0000000038.
Koçkaya, S., & Siyez, D. M. (2017). Okul öncesi çocuklarının çekingenlik davranışları üzerine oyun terapisi uygulamalarının etkisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar9(1), 31-44.
Koçyiğit, S., Tuğluk, M. N. & Kök, M. (2007). Çocuğun gelişim sürecinde eğitsel bir etkinlik olarak oyun/Play as educational activity in the child's development process. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 16, 324-342.
Özer, A., Gürkan, A. C., & Ramazanoğlu, O. (2006). Oyunun çocuk gelişimi üzerine etkileri. Fırat Üniversitesi Doğu Araştırmaları Dergisi, 4(3), 54-57. Erişim adresi: http://www.academia.edu/download/40813456/12
Semra, K., & YALÇIN, İ. (2021). Oyun terapisi ve oyun terapisinin gruplarda kullanımı. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, (51), 287-303.
Teber, M. (2015). Gençlük, oyun ve oyun terapisi. Gençlik Araştırmaları Dergisi, 3(3), 1-22. Erişim adresi: https://s3.amazonaws.com/academia.edu.documents/62211068
Teke, E. & Sürücü, A. (2020). Oyun terapisiyle bütünleştirilmiş grupla psikolojik danışmanın ilkokul öğrencilerinin sosyal kaygı düzeylerine etkisi. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 9(2), 695-708. doi: 10.33206/mjss.566539.
Teke, E. (2019). Oyun terapisiyle bütünleştirilmiş grupla psikolojik danışmanın ilkokul öğrencilerinin sosyal kaygı düzeylerine etkisi (Yüksek Lisans Tezi). Necmettin Erbakan Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.

 


Paylaş: