
30 Temmuz 2022 Cumartesi
Köyden kente göçün artması ile hızlı nüfus artışı nedeniyle çoğalan yapısal alanlar, çevre kirlenmesine kaynak olmaları yanında; kent ortamının sıcaklığını, toprak ve havasının nem ekonomisini ve hava hareketlerini, özetle kentsel iklimi ve biyoklimatik koşulları olumsuz etkilemektedir. Öte yandan kentlerde gürültü, renkteki monotonluk ve estetikten yoksunluk insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Gelecek yıllardaki kent yapısının günümüzdekinin devamı niteliğinde olmayacağı açıktır. Ekonomilerin, kültürlerin ve kurumların hem küresel ölçekte hem de yerel ölçekte birbirlerine olan karşılıklı bağımlılıkları, paydaşların etkileşimi, bu etkileşimin oluşturduğu çeşitli ağlardan yayılan bilgi ve iletişim kentlerin nasıl farklılaşacağını göstermektedir. Kentlerin hızla büyümesi ve kentleşmenin artmasıyla bugün nüfusu 10 milyonu aşan, çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olan metropollerin büyüme potansiyelinde olması önümüzdeki yıllarda yeni ve önemli kentsel sorunlarla karşı karşıya geleceğimizi göstermektedir. Bu bilgiler ışığında kentsel peyzajın tarihsel gelişimi ve günümüzdeki gelişmeler incelenmiştir.
Fiziki koşulların, göçebe kültüründen yerleşik hayata geçişine, ilk yerleşim yerlerinin kurulmasından günümüze kadar gelinen süreçteki etkisi malumdur. İnsanlık, eski yüzyıllardan günümüze biyotik ve abiyotik kaynakları bilinçsizce kullanmış bu doğrultuda global anlamda tehlikeli olan yaşam alanları meydana gelmiş, insanlar yalnızca bu alanlarda değil zirai, sanayi alanlarında, ulaşım sirkülasyonlarında yeni bir tasarım ve planlama arayışına girmişlerdir. Artık doğal peyzaj alanları günbegün azalmakta ve kültürel peyzaj alanlarının artış gösterdiği gözlemlenmekte, arazi kullanım şekilleri önemli değişimler göstermektedir. İnsanlar ilk başlarda doğal kaynakları sadece kendine yetecek kadar kullanmış, tarım ve avcılık aktivitelerini sınırlayarak gerçekleştirmişlerdir. Bu dönemlerde doğaya duyulan bir güven duygusunun söz konusu olması ile beraber, ilkel avcı kavimler, doğadaki ilginç formlara, dramatik peyzajlara duygusal bir tutku ile bağlanmışlardır (Gül, 2000).
İnsanların doğal peyzaja ilk etkisi tarım ile olmuştur. Tarım faaliyetleri ve yerleşik hayata geçilmesi ile beraber ilk yapısal düzenlemelerin bu dönemlerde ortaya çıktığı söylenebilmektedir. Mısır, Asur, Yunan ve Roma gibi uygarlıklardan başlayıp Rönesans ve Barok dönemine kadar kent merkezleri odak noktası, kentin liderinin yaşadığı gösterişli bir bina ve etrafında yer alan açık alanlar şeklinde planlanmıştır. Özellikle Roma Dönemi'nde kentsel alanlarda büyük ölçekte ağaçlandırma çalışmaları yapılmış canlı materyaller kent planlamalarında kullanılmıştır. Esasen Roma Dönemi günümüzde kentsel peyzaj çalışmalarında referans alınacak bir kaynak olarak değerlendirilmelidir. Asker devleti olan Roma'da nüfus artmış ve insulae diye adlandırılan apartmanlar inşa edilmiş insanlar ‘yeşil'e hasret kalmıştır. Bu hasret neticesinde özellikle zengin kesim villa bahçeleri ile bu özlemlerini gidermişlerdir. Günümüzde de ormanların tahribatı, madencilik, sürdürülebilirlik kaygısı olmayan tarım uygulamaları ve nüfusun artışı insanların geçim faaliyetlerini kısıtlamakta bununla beraber biyoçeşitliliği etkilemektedir. Fiziksel çevre üzerindeki bu etkiler; toprak, hava, su kirliliği gibi çevre sorunlarına, doğal ve kültürel çevrenin tahribatına yol açarak kaynakların sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.
Ortaçağ dönemi ile birlikte kent içi sınırlar daha da keskinlik kazanırken, kale duvarlarının inşa edilmesi ile kırsal ve kentsel alanların birbirinden tamamen ayrıldığı gözlemlenmiştir.
Bu doğrultuda; Ortaçağ'ın sonunda, Rönesans ile yaşanan sosyo-kültürel değişim kent yapısına yansımış ancak Antikçağ'daki gibi düzenli tasarlanmış kent geleneği devam etmiştir (Yüksel, 2012). Günümüzde kentsel peyzaj planlamalarında yaygın olarak kullanılmakta olan çatı bahçesi fikri, 18. yüzyılda Kuzey Avrupa'da yaşayan insanların evlerine ısı yalıtımı sağlamak amacıyla çatılarını toprakla kaplamaları ve bu toprağı sabitlemek amacıyla otsu türlerle bitkilendirmeleri ile ortaya çıkmıştır (Ekşi, 2014).
Şehir devletlerinin (polis) yaygın olarak bulunduğu Ege ve Yunan uygarlıklarında heykel ve mimarinin geliştiği kent merkezinde ana aks olarak saray veya tapınağın bulunduğu, Atina, Sparta, Korint ve Larissa gibi önemli kentler bulunmaktaydı. Bu planlama anlayışında şehrin en yüksek noktasında yer alan mabetler ve bu yapının etrafında düzen içerisinde konumlanmış öteki yapılar bulunmaktaydı. Miken şehirleri döneminde de tepe kentler (akropolis) olup, bu kentler büyük ölçekli surlar ile korunmaktaydı (Mansel, 1999). Bu bilgiler ile kıyaslama yapıldığında Mardin kentinde en tepe ve baskın noktada yer alan Ulucami ve kentin diğer yapıları Miken dönemine benzer bir planlama anlayışına işaret etmektedir.
19.yüzyıldaki Sanayi Devrimi neticesinde yerleşim alanları küresel anlamda sosyal ve fiziksel bir değişim içersine girmiştir. Kırsal alanlardan kentsel alanlara göç hızlanmış ve kentlerdeki yapılaşma çok kısa zamanda artış göstermiştir. Bu hızlı kentleşme sürecinde üst gelir grubundan insanlar sağlıklı çevrelerde yaşarken düşük gelir gruplu insanlar daha sağlıksız ve kalabalık binalarda yaşamak durumunda kalmıştır. İnsanoğlu eski çağların aksine doğa ile anlaşmak yerine tahribat (taş ve kum ocaklarının açılması, ormanların tahribi gibi) yolunu tercih etmiştir.
Sanayileşme dönemi ile beraber oluşan insan profilinin yaşam tarzı ve kültürel yapısındaki farklılıklar yeni konut ve kent yapısı isteğini kaçınılmaz bir hale getirmiştir. Bu bireyler ikamet etmek için işyerlerine yakın, sosyal ve kültürel faaliyetlere ve rekreasyon alanlarına hakim alanları tercih etmektedirler. Nüfus artışı, aşırı kentleşme gibi faktörler kentin fiziki ve sosyal yapısında değişimlere yol açmıştır. Konut ve sanayi alanları değişim göstermiştir. Bahçeli müstakil evler yerini nispeten daha küçük, az kişilik apartman dairelerine bırakmış, kent merkezinde yaşamın sembolü haline gelen karma kullanımlı yapılar (mixed-used) kavramı doğmuştur (Tallon, 2010; Başyazıcı, 2012).
Bu bilgiler ışığında doğal kaynakları aşırı tüketim hırsı ile tahrip eden insanoğlu; tehlikeyi fark ederek çevrebilimle ilgili kaygılar gözeterek, sürdürülebilir yaşam alanları oluşturmak için insan ve çevre ilişkisini yeniden gözden geçirmeye başlamıştır.
Gelişmiş ülkeler; çevreye verdikleri zararın sonuçlarını göz önünde bulundurarak yaşam alanlarını yeniden biçimlendirmek için yeni planlama arayışları içerisine girmişlerdir. Bu amaçla tahrip edilen çevreyi sürdürülebilir bir şekilde insanların ihtiyaçlarını rasyonel yönden sağlayabilecek yöntemler geliştirilmesi, doğadan koparılmış, kirlilik baskısı altında olan insanlara doğa ile etkileşim içerisine girebileceği yaşam alanları tasarlanması amacı ile kırsal veya kentsel ölçekte ilgili meslek gruplarının işbirliği ile yeni planlama ilkeleri oluşmaktadır.
1970'li yıllardan günümüze gelen ‘ekolojik' kaygılı kent tasarılarının sayısı hızla artış göstermektedir. Bu doğrultuda; sayı arttıkça bu tasarılar arasında da bariz farklılıklar gözlemlenmektedir. Bazı ekolojik tasarımlar teknolojiye daha uzakta dururken, bazıları teknolojiyi kent ile harmanlamış bir tasarım içermektedir.
Kentsel peyzaj tasarımında önemli icatlardan birisi de uçağın keşfi ve yaygınlaşmasıdır. Bu kavram ile beraber uçak peyzajı veya gökyüzü peyzajı gibi kavramlar kentsel planlamalarda ortaya çıkan yeni kavramlar olarak göze çarpmaktadır. Kente uçak ile giriş yapan insanların kuşbakışı olarak gördüğü kent yapısı, ziyaretçide mekânsal düzen ile ilgili ilk fikirleri oluşturmaktadır. Danimarka'nın Kopenhag kentinin yakın çevresinde bulunan bölgede uygulanmış olan ‘Circular Suburbs' (Dairesel Banliyö) bu konuda dikkat çekici bir bahçe kent örneğidir.
Ekolojik temelli kent planlamasının doğru bir temelde anlaşılmasında peyzaj ve süs bitkilerinin rolü son derece büyük önem taşımaktadır. Peyzaj planlama ve tasarım çalışmalarının ana materyali temelde bitkisel ve yapısal materyal olarak iki kısımda incelenmektedir. Bu bağlamda kullanılan bitkisel materyaller; ‘tasarım bitkileri' veya ‘süs bitkileri' olarak adlandırılmaktadır.
Köyden kente göçün artması ile son yıllarda gerçekleşen hızlı nüfus artışı nedeniyle çoğalan yapı alanları, ortam kirlenmesine kaynak olmaları yanında; kent ortamının sıcaklığını, toprak ve havasının nem ekonomisini ve hava hareketlerini, özetle kentsel iklimi ve biyoklimatik koşulları olumsuz etkilemektedir. Öte yandan kentlerde gürültü, renkteki monotonluk ve estetikten yoksunluk insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu bulgulara rağmen; kentsel yeşil alanların nitelik ve nicelik yönünden yeterliğine gereken önem verilmemektedir. Bahçe Kent, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın kentleşme pratiğini denetim altına almak için yetkililerce etkili bir kent bilim yöntemi olarak değerlendirilmiştir (Çınar, 2000).
Gelecek yıllardaki kent yapısının günümüzdekinin devamı niteliğinde olmayacağı açıktır. Ekonomilerin, kültürlerin ve kurumların hem küresel ölçekte hem de yerel ölçekte birbirlerine olan karşılıklı bağımlılıkları, paydaşların etkileşimi, bu etkileşimin oluşturduğu çeşitli ağlardan yayılan bilgi ve iletişim kentlerin nasıl farklılaşacağını göstermektedir. Kentlerin hızla büyümesi ve kentleşmenin artmasıyla bugün nüfusu 10 milyonu aşan, çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olan metropollerin büyüme potansiyelinde olması önümüzdeki yıllarda yeni ve önemli kentsel sorunlarla karşı karşıya geleceğimizi göstermektedir (Yetişkul, 2017).
Günümüzde yapay zekâ ve bilgisayar oyunlarının yaygınlaşması kent olgusu üzerinde de yeni uygulamaların kullanılmasına neden olmaktadır. ‘Cities: Skyline' adlı oyunda; yollar ve yapılar, parklar gibi olgular ile kent tasarımları yapılmaktadır. Son yıllarda kentler ile ilgili yeni kavramlar gündeme gelmiştir. Kentsel peyzaj planlamasında kullanılan bitkisel materyallerin estetik özelliklerinin yanı sıra hava kirliliğini önleme, gürültüyü maskeleme, rüzgar, toz ve gaz etkilerini azaltma, kent formuna dinamik etki verme, ulaşım akslarını, iklim koşullarını iyileştirme, bitki ve yaban hayatı türleri için korunma ve yaşama alanları oluşturma, gibi fonksiyonel özelliklerinin ortaya konulması ile beraber ‘organik planlama' , ‘ekolojik ağlar', ‘açık-yeşil alanlar', ‘kentsel koridorlar', ‘yeşil ulaşım' gibi kavramlar önem kazanmıştır.
Ekolojik ağlar, kentin ekolojik çerçevesinin önemli kısımlarından biridir. Genellikle ekolojik koridor, şehrin içinden geçen ve önemli alanları çevreleyen flora-fauna için yaşam kaynağı (niş) oluşturan küçük nehirler veya vadilerdir. Bu alanların kent iklimine sağlayacağı avantajlar göz ardı edilmemelidir (Semina and Maximova, 2018). Kentsel koridorlar bir diğer deyişle yeşil yollar ise akarsular ve kıyıları, karayolları, demiryolları, meydanlar, parklar, yaya bölgeleri, çatı bahçeleri gibi kamusal alanlar, bir kentin açık ve yeşil alan sistemi bütününün parçalarını oluşturmaktadır (Yerli ve Kesim, 2007).
Günümüz özelinde kentsel peyzaj öğeleri sadece parklar, bahçeler ve refüjler (yol ağaçlandırmaları) düşünülmemelidir. Kentsel yeşil alanların azalması ile çatı bahçeleri, dikey bahçeler (yeşil duvarlar) ve hobi bahçeleri son yıllarda kentsel peyzaj planlamalarının önemli öğeleri olmuştur. Dikey bahçeler, cephe duvarlarının çeşitli sistemler yardımı ile çeşitli bitki türleri kullanılarak kaplanması olarak tanımlanmaktadır. Dikey bahçelerin kentlerde yeşil alan miktarını artırmanın yanı sıra ses ve ısı izolasyonu, enerji verimliliği, hava kalitesini iyileştirme, ısı adası etkisini azaltma, estetik görünümleri ile insan psikolojisine olumlu katkı yapmak gibi işlevlere sahiptir. Dikey bahçelerin sürekli bakım zorluğu, maliyet, bilgi ve bilinç eksikliği gibi faktörler sadece estetik amaçlı kullanılmasına zemin hazırlamakla birlikte uygulamaların yaygınlaşmasına engel olmaktadır (Ekren, 2017).
Ulaşım sirkülasyonunun görsel kalite, gürültü, toprak ve su kalitesi, mekansal kullanım ve tarihi alanlar üzerinde olumlu/olumsuz etkileri olmaktadır. Kentlerde toplu taşıma unsurlarının yetersiz kalması, kişi başına düşen motorlu araç sayısındaki artışlar ile çevre kirliliğinin artması ile ‘kentsel yeşil ulaşım' kavramının üzerinde durulması gerektiği görülmektedir. Bu olgu bisiklet kullanımın yaygınlaştırılması ve çevre dostu yaylı sistem gibi önerilerle geliştirilmektedir. Toplu taşımanın yaygın olarak kullanıldığı Tokyo/Japonya, bisiklet yollarının yoğun olarak kullanıldığı Amsterdam/Hollanda, Seul/Güney Kore gibi kentler bu konuda önemli örnekler olarak görülmektedir.
HOPE VI ve Home Ownership Zone (HOZ) girişimleriyle düzenlenen Yeni Şehircilik Kongresi, Amerika Birleşik Devletleri'nde şehir içinde güvenlik sorunları yaşayan mahallelerin canlandırılması için Konut ve Kentsel Gelişim Dairesi (HUD) ile iş birliği içerisinde çalışılarak kent planlamalarında yeni anlayışlara yer verilmiştir (Day, 2003). Kent planlamaları multidisipliner çalışmanın mutlak olduğu bir organizasyonu içerir. Planlama kararları doğrultusunda planlama ve tasarım olguları birbirini takip eden fiziksel planlama süreçleridir. Dünyanın gelişimi ve değişimi doğrultusunda yeni meslek disiplinleri ortaya çıkmaktadır. Şehir planlamalarında da bu durum, disiplinler arası işbirliğinin önemini artırmaktadır.
Kentsel planlama süreci, farklı ölçekler kullanılmakla birlikte, genel olarak; sorun ve amacın belirlenmesi, mevcut durum tespiti (survey), analiz, alan kullanım diyagramı, değerlendirme /sonuç ürün aşamalarından oluşmaktadır. Diğer taraftan, aynı meslek grubuna ait veya farklı meslek gruplarından kişilerin planlama/tasarım sürecine yaklaşımlarında farklılık görülebilmektedir (Korkut ve Topal, 2015). Bu meslek disiplinlerinin bir araya getirilmesinin ana amacı gerek toplumsal gerekse de fiziksel faktörler, ekolojik yapı gibi birçok temel olgunun kent yapısının oluşturulmasında ele alınması gereken önemli kavramlar olmasıdır.
Kent içinde bulunan açık-yeşil alanları oluşturan parklar, meydanlar, tarım alanları, su yüzeyleri vb. alanlar detaylı olarak incelenerek bu antropojenik baskı altında olan bu alanların mikroklimaya ve kent sağlığına katkıları ortaya konmalıdır. Örneğin son dönemde kent alanlarında yüksek katlı bina sayısının artması nedeni ile hava sirkülasyonu sağlanamayarak sıcaklık artışı meydana gelmektedir. Kentin bu kesimlerinde yeni inşa edilecek alanların arasında oluşturulacak bu alanlarda yeşil koridorlar planlanarak ve bu alanlarda uygun türler kullanılarak daha fazla geniş ve yeşil alana yer verilmeli, bloklar arası açıklıklar etkin şekilde arttırılmalıdır. Bu alanlar; konut, ticaret ve sanayi zonlarında hava ve gürültü kirliliğinin azalmasında rol oynayacak, flora ve fauna için de korunma imkanı sağlayacaktır.
Kentlerde yeşil ulaşım kavramı ise insan ve çevre sağlığı için büyük önem taşımaktadır. Çevre kirliliğinin önüne geçilmesi, kent sağlığının sağlanması, kentsel ısı adası etkisinin azaltılması için raylı sistemlerin, bisiklet yollarının kent içinde yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda; ulaşım master planları ile çevresel ve sosyo-ekonomik sürdürülebilirlik sağlanabilecektir.
Ayrıca, kırsal alanlardan kente göçün artmasının önüne geçilmesi ile proaktif bir planlama anlayışının güdülmesi amacı ile köyde yaşayan insanların kente gitmeden kalkınmasını sağlayacak çağdaş tarımsal etkinliklerin planlanması ile ‘kentsel köy', ‘kırsal kent' gibi kavramların planlama çalışmalarında dikkate alınması son derece önemlidir. Bu bilgiler ışığında; ülkemizce zengin doğal kaynaklarımızın, doğal ve kültürel denge içerisinde bu kaynaklara zarar vermeden, insana yakışacak yaşam alanlarının oluşturulması konu ile ilgili bütün disiplinlerin ana kaygısı olmalı, bu konuda gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Kaynaklar
ÇINAR, Tayfun; Bahçekent Modelinin Düşünsel Kökenleri ve Kentbilime Katkıları, Ankara, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2000
DAY, Kristen; New Urbanism and the Challenges of Designing for Diversity. Journal of Planning Education and Research, 23(1), 83-95, 2003
EKREN, Erdi; Advantages and Risks of Vertical Gardens, Bartın, Journal of Bartin Faculty of Forestry, 2017
GÜL, Atila; Peyzaj-İnsan İlişkisi ve Peyzaj Mimarlığı, Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 2000
KORKUT, Aslı; TOPAL, Tuğba; Planlama/Tasarım Sürecinde Disiplinlerarası Yaklaşım, Malatya, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2015
MANSEL, Arif Müfid; Ege ve Yunan Tarihi, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1999
SEMINA, Anastasia; MAXIMOVA, Svetlana; Ecological Corridors' Morphology Inside The Urban Structure in Forming The Enviromental Frame of the City, Urban Form and Social Context: from Traditions to Newest Demands : Proceedings of the XXV ISUF International Conference, Krasnoyarsk, July 5-9, 2018
TALLON, Andrew; Gentrification in United Kingdom, London, Routledge, 2010
YERLİ, Özgür; KAYA, Sertaç; Bahçe Sanatının Tarihsel Gelişimi, Adana, Çukurova Üniversitesi I.Uluslararası Sanat Araştırmaları Sempozyumu, 2015,
YETİŞKUL, Emine; Karmaşık Kentler ve Planlamada Karmaşıklık, Ankara, TMMOB Planlama Dergisi, 2017
YÜKSEL, Ülkü Duman; Antikçağdan Günümüze Kent Ütopyaları, Ankara, İdeal Kent/Kent Araştırmaları Dergisi, ADAMOR Kent Araştırmaları Merkezi, 2012