Gölbaşı Doğal Koruma Alanı Peyzaj Restorasyonu

Yaklaşık 700 dönümlük alanın projelendirildiği Gölbaşı sulak alanları, doğal yaşam çevresi, sulak alanı, iyileşen ve kendini ekolojik olarak geliştiren varlığıyla başkentin yeni akciğeri olacaktır.

Gölbaşı Doğal Koruma Alanı Peyzaj Restorasyonu

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2018 yılı sonlarına doğru yapılan açıklamalarda Gölbaşı Sulak Alanları içerisinde önemli bir büyüklüğe sahip proje alanında "bir iyileştirme projesi" geliştirilmek istendiği bilgisini almak,  peyzaj mimarlığı lisansına sahip her kişi gibi bizleri de çok heyecanlandırdı.

 

Özellikle su varlığı üzerinde olan tahribatların derinleştiği günümüzde, 1980'li yıllardan 2000'li yıllara kadar hem taş ocakları işleme atölyelerinin yoğun olarak çevrelediği hem de küçük ölçekli sanayi bölgesinin ciddi bir tehdidi altında bulunan "proje alanının",  yeniden geriye çağrılması anlamına da gelen "peyzaj restorasyon" kararı çok önemli idi. Çünkü sulak alanlar, sadece su varlığından kaynaklı öneminden değil, yeryüzündeki doğal kaynaklar içerisinde çok fazla tür çeşitliliği bulundurması, kuşların göç ederken konaklamak ve üremek için kullanması, bitki, hayvan popülasyonlarına ev sahipliliği etmesi, suyu seven bitkilerin hâkim olduğu ıslak veya doygun topraklara sahip ekosistemleri ve biyoçeşitliliği içinde barındırması sebebiyle çok değerlidir. 

 

En önemli doğal zenginliğimiz olan sulak alanlar, çevresinde yaşayan halkın yaşamında da önemli bir yer tutan, bölge ve ülke ekonomisine katkılar sağlayan sulak alanlar; doğal dengenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması yönünden yaşam ortamları içerisinde önemli ve farklı bir statüye sahiptir. Bulunduğu coğrafyanın su rejiminde meydana gelen bozulmalar ve iklimsel değişimleri, birçok canlı türünün neslinin tehlikeye düşmesi veya yok olması gibi telafisi mümkün olmayan sorunları beraberinde getirir. Sonuçta sulak alanların önemi tüm dünyada daha açık şekilde son yıllarda anlaşılmaya başlamış, pek çok ülkede sulak alanların korunması için bir dizi koruma önlemleri alınmış, ekolojik, sosyal ve ekonomik analizlere dayanan sulak alan koruma programları geliştirilmiştir. Ancak geliştirilen koruma programlarına rağmen peyzajların üzerindeki kentsel baskıların artmış olması nedeni ile korumanın beklenen düzeyde olmadığını da üzülerek belirtmek isteriz.

 

Tam da böylesi peyzajların üzerindeki artan baskıların olduğu, peyzaj ekolojisine uygun planlamaların olmamasından endişe duyduğumuz günlerde gerçekleşen Gölbaşı sulak alan sistemlerinin bir parçası üzerinde yapılması programlanan peyzaj restorasyon kararı oldukça önemlidir.   

 

Proje alanı, başkent Ankara'nın su varlığı açısından önemli bir ilçesi olan Gölbaşı'nda Mogan Eymir Gölleri arasında yaklaşık 2.000.000m2 alan büyüklüğüne sahip olup (projelendirilen alan 700.000 m2 dir), bir taraftan Tuz Gölü havzasının bir kolu olarak çalışırken diğer taraftan İmrahor Vadisi sistemine bağlanan önemli bir sulak alan sistemi içerisinde bulunmakta, Mogan ve Eymir Gölleri arasında bir süzgeç görevi üstlenmektedir.

Alanın diğer bir özelliği, Ankara metropolünün ortalama 20km güneyinde, Gölbaşı İlçesi yakın bitişiğinde yer alması, bu nedenle yoğun bir kentsel-endüstriyel kirlilik baskısı altında bulunan Mogan-Eymir Gölleri'nin yakın çevresinde bulunmasıdır.

 

PROJE ALANI KONUMU ve ANALİZLER

Alan analizleri aşamasında öncelikle Gölbaşı Özel Çevre Koruma Böl. Çevre Düzeni Planında  (Özel Çevre Koruma Kurumu, 2008) alınan karalar üzerinden hareket edilmiştir. Buna göre;  Gölbaşı'nda Mogan ve Eymir göllerini de içine alan, sınırları özel olarak belirlenmiş bir bölge, sulak bataklık alanlardaki ekolojik değerler sebebiyle Bakanlar Kurulu Kararı ile 1990 yılında ‘Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi' ilân edilmiş olduğu,  (Şekil 1.2). Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi Ankara'nın biyolojik çeşitlilik bakımından en kıymetli alanlardan biri olduğu, Mogan ve Eymir gölleri yakın çevresindeki bu alan 47'si endemik olmak üzere 493 bitki türüne ev sahipliği yapmakta olduğu bilgileri alınmıştır. Bunlardan en önemlisi Centaurea tchihatcheffii (Sevgi çiçeği, Yanar döner, Peygamber çiçeği)'dir.

 

Önceki yıllarda Gölbaşı çevresindeki açıklıklarda ve tarlalarda yaygın olarak görülen bu bitki; başta doğal habitatlarının üzerinde gerçekleştirilen yapılaşma faaliyetleri olmak üzere insan faaliyetlerinden kaynaklı sebeplerle günümüzde oldukça dar bir yaşam alanında sıkışmıştır. Bu sebeplerden bir diğeri bitkinin yaşam alanında yapılan ağaçlandırma çalışmalarına zemin hazırlamak için alt örtünün yakılmış olmasıdır. Ayrıca doğal yetişme alanlarında (tarlalarda) herbisit kullanılması, kesme çiçekçilik için bilinçsizce yapılan sökümler vb. faaliyetler bitkinin neslini tehlikeye atmıştır. Bugün Centaurea tchihatcheffii IUCN Kırmızı Listesi'nde ‘Nesli kritik tehlike altında (Critically Endangered-CR)' statüsünde, Bern Sözleşmesi'ne göre de ‘Kesin Korunan Bitki Türü' listesinde yer almaktadır (ÖÇKK, 1992; Ekim ve diğ., 2000; Boşgelmez, 2005; Günoz, 2008) .

 

Gölbaşı ÖÇKB'nin içinde yer alan sulak alanlar ve sazlıklar birçok kuş türü tarafından barınma, üreme, konaklama gibi çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Ramsay'a aday gösterilen bu önemli alanda 83 adet kuş türü tespit edilmiştir. Mogan Gölü çevresinde kuşların özellikle su kuşlarının yoğun olarak kullandığı önemli olan alanlar aşağıdaki şekilde verilmiştir.

 

Proje alanımızın en yakınındaki bölge I numaralı bölgedir. Burada görülen Oxyura leucocephala (Dikkuyruk)'nın nesli dünya ölçeğinde tehlike altındadır. Alanda bulunan diğer önemli kuş türleri;  Aythya nyroca (Pasbaş Pakta), Netta rufina (Macar Ördeği), Locustella luscinioides (Bataklık Kamışçını) Falco naumanni (Küçük kerkenez)'dir. Küçük kerkenezler göç döneminde burayı bir konaklama alanı olarak kullanır ve bölgedeki Populus sp. (Kavak) ağaçları ile sazlıklarda gecelerler. Flora ve fauanın varlık bilgileri alanın tasarlanması sürecinde, yapısal ve bitkisel ögelerin seçiminde yol gösterici olmuştur.

 

Ankara ili Gölbaşı ilçesi Şafak Mahallesi 419 parselinde yer alacak olan Peyzaj Restorasyon proje alanı, kentin güneyinde zaman içinde oluşmuş Mogan ve Eymir göllerinin arasında, doğal sulak alanı da içine alarak, uzanmaktadır. Aynı su toplama havzasında yer alan Mogan ve Eymir Gölleri, Ankara sınırları içinde, il merkezinden 20 km. güneydedir. Başkent sınırları içindeki Mogan ve Eymir gölleri, uzun bir vadi koridoru oluşturarak hava akımını düzenleme, kirli havanın uzaklaştırılması işlevini de görmekte ve böylece ekolojik ve biyolojik önem taşımaktadır.

 

Yüzey alanı 561,2 hektar, ortalama derinliği 3-5 metre olan Mogan Gölü'nün ortalama genişliği 500 metre, denizden yüksekliği 972 metredir. Göl havzasının yapılaşması ve gölü besleyen derelerin getirdiği çamur nedeniyle göl giderek sığlaşmaktadır. Mogan Gölü'nden akan suyla beslenen Eymir gölünün ise yüzey alanı 108,8 hektar ve ortalama derinliği 6-10 metre olup, denizden yüksekliği 969 metredir.

 

Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde Eymir gölüne bitişik alanda yer alacak Peyzaj Restorasyonu proje alanının en belirgin ve değerli özelliği, büyük çoğunluğunun sulak alan bitkileri olan sazlarla kaplanması, su gövdelerinin merkezde yer alması ve adeta doğal bir vaha gibi sanayi yapılarının ortasında varlığını sürdürmesidir. Mogan ve Eymir Gölleri ve çevresinde yer alan sulak alanlar, kuş ve balık türleri yönünden zengindir.

 

Mogan-Eymir-İncesu deresini izleyen çukurluk vadi, başlangıçta bir akarsu vadisiyken, derelerin getirdiği materyalin 1900'lü yıllarda Mogan çukurluğunu (bugün Gölbaşı yerleşiminin bulunduğu bölge) doldurması sonucu Mogan Gölü, Eymir çukurluğunun önünü doldurması sonucu ise Eymir Gölü oluşmuştur.

 

Neredeyse tamamı düz alana sahip, tek bir tepe noktası olan proje alanı, Ankara'nın vadi sistemiyle, gölleriyle ve tepeleriyle çevrilidir. Proje alanını çevreleyen İki göl, Mogan ve Eymir, arasında 3 metre kot farkı bulunmaktadır.

Peyzaj restorasyonu yapılacak olan proje alanına kontrolsüz bir biçimde her yönden girilebilmekte, doğal sulak alanı koruyan hiçbir sınır, uyarı ya da eşik bulunmamaktadır. Yakın çevredeki sanayinin baskısı, yarattığı çevre ve gürültü kirliliği sulak alanda var olan tüm hayat formlarını, bitki ve hayvanları tehdit etmektedir.

                                  

Proje alanındaki taş ocakları ve sanayi bölgesi baskısı

Proje alan etütleri yapılması aşamasında karşılaşılan tablo önemli bir ekolojik eşik olan Gölbaşı Sulak alanları için çok da iç açıcı değildir. 1990 yılından itibaren Ankara'nın en önemli rekreasyon alanı olan Eymir ve Mogan Göllerinin sahip oldukları doğal değerler, kanalizasyon arıtma tesisi olan Terfi İstasyonu, TEDAŞ, Doğalgaz istasyonu, Gölbaşı Belediyesi yapı malzemeleri depo alanları, 1980 yılından 2000'li yıllara kadar daha geniş alanlarda faaliyet sürdüren ancak halen biraz daha daralmış bir sınırda faaliyete devam eden taş ocakları yıkama-eleme-işleme tesisleri (-ki su ile çalışan tesisler), küçük ölçekli sanayi organize sitesi

 

ve onların yarattığı kirlilik, kontrolsüz çöp döküm alanları vb nedeniyle kentsel ve endüstriyel tehdit altında olması,  bölgedeki tespit edilmiş başta endemik türler olmak üzere toplam 488 bitki türü (örneğin bölgenin simgesi haline gelmiş Peygamber Çiçeği (Centaurea tchihatcheffii) ile 22'si yırtıcı olmak üzere 200 civarında kuş türünü, su canlı yaşamı içindeki biyoçeşitliliğin potansiyel yaşam alanlarını tehdit altında bırakmakta olduğu çok açıktır. 

 

Özellikle kentsel servis alanlarının yer seçimindeki yanlışlıkları ve maalesef imar nazım ve uygulama planları öncesi ekolojik temelli bir plan hazırlığı ile ilgili mevzuat düzenlemeleri olmamasının yakıcı sonuçları olduğunu söylemeden geçemeyeceğiz. Özellikle kanalizasyon terfi şebekesi yer seçimi yapılırken takip ettiğimiz toplumsal kaygıda,  yasal olarak sadece Çevresel Etki Değerleme (ÇED) Raporlarının geçerli olduğu bir mevzuat sürecinin yeterli olmadığı,  mevzuatlarda Ekolojik Etki Değerleme (EED) Raporlarının zorunlu olmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Bu makale, ülkemiz mevzuatlarında Ekolojik Etki Değerleme (EED) Raporlarının yer almasının öneminin altını çizmek ve yasal olarak tanınırlığının olması umudunu ortaya koymak açısından da önemlidir.

 

2010 ve 2011 yıllarında Ankara çevresinde görülen bol yağış hem Mogan hem de Eymir Gölü'nü olumlu anlamda etkilemiş, çok uzun yıllar sonra ilk defa çok bol miktarda su Mogan Gölü'nden Eymir Gölü'ne regülatör kapakları açılması sayesinde salınmıştır bu sayede Mogan Gölü çevresindeki rekreasyon alanı da su baskınından korunmuş ve Eymir Gölü'nde ise su altı ve su üstü yaşam biraz zenginleşebilmiştir.

Proje alanının en belirgin ve değerli özelliği olan, büyük çoğunluğunun sulak alan bitkileri olan sazlarla kaplı olmuş olması, su aynasının merkezde yer alması ve adeta doğal bir vaha gibi kent dokusunun ortasında varlığını sürdürmesi ve alanın kuş ve balık türleri yönünden oldukça zengin olması doğa parkı olarak düzenlenecek olan bölgenin peyzaj restorasyonunu daha da önemli hale getirmektedir.

 

PROJE KAVRAMSAL YAKLAŞIMI

 

Bölgenin planlanması çerçevesinde ele alınan temel boyutlarından ilki, çevresel ve doğal varlık stoklarının doğru kullanılması, diğer bir ifade ile korunarak kullanılmasıdır. Bu çerçevede bölgedeki biyolojik çeşitlilik incelenmiş ve doğal kaynakların kullanılmasına yönelik

temel yapı ortaya konmuştur. Yapılan çalışmalar sonucunda, bölgenin özellikle endemik değerlerinin risk altında olduğu ve doğal kaynak stoklarının kontrolsüz kullanılmasının bölgeyi tehdit edici boyuta ulaştığı görülmüştür.

 

Bu nedenle doğal stokların (çevre, su, toprak, hava) sürdürülebilir kullanılmasına yönelik yaklaşımlar geliştirilmiş, mevcut doğal kaynakların kullanım alışkanlıklarının gözden geçirilmesi ve doğru kullanım alışkanlıklarının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların üzerinde önemle durulmuş, 1980'li yıllardan 2000'li yıllara kadar daha büyük ölçekte ama günümüze kadar da devam eden andezit taş ocaklarının işleme atölyelerinin işgali ile suyun kirletilmiş olmasının bu güne olan yansımalarına iyileştirme çabalarının sağlanması, halen işlevi devam eden küçük ölçekli bir organize sanayi bölgesinin yarattığı tahribatın önlenmesine yönelik kararlar alınmıştır.

 

Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından, bölgenin doğal değerlerini korumaya yönelik Yönetim Planının oluşturulmasına vurgu yapılmıştır.

 

Geçmişten bugüne bölgenin gıda ihtiyacına destek vermiş, çok önemli bitki ve kuş türlerini barındıran Gölbaşı ÖÇKB içinde yer alan Gölbaşı Sulak Alanının; doğal ve kentsel ekosistemin bir parçası olarak korunması ve gelişen Gölbaşı'nın kültürel sürdürülebilirliğine hizmet edecek "kent ile kırsalı birleştiren doğal bir rekreasyon alanı" konsepti içerisinde geliştirilmesi bu projenin kavramsal yaklaşımının ve yönetim planının temel felsefesini oluşturmaktadır.

 

Başkent sınırları içindeki Mogan ve Eymir gölleri, uzun bir vadi koridoru oluşturarak hava akımını düzenleme, kirli havanın uzaklaştırılması işlevini de görmektedir.  Proje ile ekolojik ve biyolojik önem taşıyan peyzaj deseni için oluşturulan senaryo, yeni kullanımlara cevap verebilecek, donanımlı tasarımını ve yeni mekânsal kaliteyi mevcut doğal dokuyla bütünleştiren, doğal çevreyi koruyarak yaşatan, gerektiğinde onararak geleceğe taşıyan, sürdürülebilir bir anlayışa sahiptir. Doğadan öğrenmenin, dinlenerek eğlenmenin, yaşam kalitesini arttırmanın alternatif yollarını da sunabilecek bir potansiyele de sahip olması sebebi ile Ankara'nın yeni çekim noktası ve sembolü olması hedeflenmektedir.

 

Bugün proje alanına kontrolsüz bir biçimde her yönden girilebilmekte, doğal sulak alanı koruyan hiçbir sınır, uyarı ya da eşik bulunmamaktadır. Yakın çevredeki sanayinin baskısı, yarattığı çevre ve gürültü kirliliği sulak alanda var olan tüm hayat formlarını, flora ve faunayı tehdit etmektedir. Proje alanını çevreleyen yapısal doku herhangi bir artı değer katmadığı gibi olası çevresel zararlara da işaret etmektedir. Bu nedenle projede, mevcut doğal alanlarla, Eymir ve Mogan gölleri, bağlantılar çok önemsenmiştir.

 

Bir diğer önemsenen peyzaj tasarım yaklaşımı ise; kentlinin tarımsal üretim ve yaşam biçimleri, dolayısıyla gıdanın kaynağı hakkında bilincinin arttırılmasına hizmet etmektir. Kent tarımının ve hayvancılık alanlarının proje alanında klasik peyzaj alanlarına dâhil edilmesi, ziyaretçilerde gıdanın kaynağı ve yolculuğu hakkında bilgi edinirken aynı zamanda güzel vakit geçirmelerine imkân sağlayacak olması fikri kavramsal olarak benimsenmiştir.

 

PROJE TASARIM YAKLAŞIMI

 

Yaklaşık 700 dönümlük alanın projelendirildiği Gölbaşı sulak alanları, doğal yaşam çevresi, sulak alanı, iyileşen ve kendini ekolojik olarak geliştiren varlığıyla başkentin yeni akciğeri olacaktır. Hassas ekosisteme sahip ve sulak peyzaj karakterine sahip alanda, yer yer kamu ve yer yer de özel işletmeler eliyle değişen peyzajın izleri sürülmüş, hafriyat döküm noktaları tamamen tasfiye edilmiş, arazi kullanımı, peyzaj yapısı irdelenerek, alanın baskın özellikleri, peyzaj tipleri incelenmiş ve yerel ölçekte peyzaj karakter tiplerinin korunması yönünde, kentin yapısal mevcut durumunun ortaya konulması ve kente ilişkin verilerin derlenmesi sonucunda kentin gelecek gelişim planlarına yön verilmesi ve planlama alt yapısına ışık tutması amaçlanmıştır.

 

Ankara kentinin en önemli doğal yapılarından ikisi olan Eymir ve Mogan gölleriyle de ilişkilendirilecek olan Doğal Koruma Peyzaj Restorasyon Alanı, başkent ve daha genelde ülkemiz için, temsil ettiği yaşam, doğa ve mekân kültürüyle yakın gelecekte şehrin önemli miras alanlarından biri haline de dönüşecektir. Mevcut doğal alanın sağlıklılaştırılması, kentle bütünleşmesinin sağlanması, doğal ve sulak alan ekosistemi ile uyumlu olarak bir kentsel tasarım çalışması yapılması projenin temel hedefidir. Ulaşım sistemleri ile bütünlüğün oluşturulması ve alanın korunarak kullanıma açılması yönünde nasıl ve ne kadar müdahale edileceğiyle ilgili çalışmaların yapılması önemsenmiş, kamu tarafından yanlış yer seçimleri yapılan kentsel servis alanları ( terfi istasyonu, elektrik dağıtım sistemi, doğal gaz istasyonu vb.)  gibi peyzajın değişimine neden olacak olumsuz müdahalelere dikkat çekilmiştir.

 

Ankara, Gölbaşı Sulak Alan Peyzaj Restorasyon Projesi, yeni kullanımlara cevap verebilecek, mekânsal kaliteyi mevcut doğal dokuyla bütünleştiren, doğal çevreyi koruyarak yaşatan, gerektiğinde onararak geleceğe taşıyan, sürdürülebilir bir anlayışa sahiptir.

 

Gölbaşı yatırım yönünden de Ankara için önem arz etmektedir. Son yıllarda bölgede prestijli konut projelerine yer verildiği görülmektedir. Yerleşimlerin artmasıyla beraber bölgenin rekreasyon potansiyeli de yükselmiştir. Yapılaşma yoğunlaştıkça bölgedeki rekreasyon talebi de artmaktadır, bu da ekolojik açıdan zorlayıcı bir durumdur. Gölbaşı Doğa Koruma Restorasyon Projesi hazırlanırken bölgenin rekreasyon talebine ekolojiye uygun biçimde karşılık veren, doğal yapının korunmasını esas alan, kentlinin tarımsal üretim biçimlerini gözlemleyebileceği bir alan kurulması yaklaşımı benimsenmiştir. Güneybatı kısmında yer alan güneş panelleri, alanın enerji ihtiyacının bir kısmını karşılayarak daha sürdürülebilir bir mekân oluşturmaktadır.

 

Rekreasyonel, ekolojik, eğitimsel işlevleri yerine getiren önemli bir peyzaj alanı olma potansiyelinde olduğu tespiti çok açık olan Proje alanı,  üç ayrı zona ayrılarak kullanım kararları geliştirilmiştir. Tanımlanan mevcut sulak alanın, kuş üreme, beslenme, barınma ve yanardöner çiçeği yayılım alanlarıyla birlikte, mutlak korunması gerekliliği vurgulanmıştır. Bugün var olan çevresel zararların tamamen ortadan kaldırılması ve yeni yapılacak peyzaj restorasyonu ilkesi ile hareket edilecek tasarımında da birincil ve hayati konunun peyzaj koruma olduğu gerçeğinin bir kez daha altı çizilmiş ve mutlak koruma bandı olarak kesin sınırları çizilerek farkındalığı arttırılmıştır.

Dışarıdan gelecek negatif etkileri azaltmak için en içteki sulak alana doğru yoğunluğun ve etkinliklerin azaldığı ve var olan göllerin tasarımın ayrılmaz parçası olduğu bir yaklaşım benimsenmiştir. Aşağıda, şekil 13 ve 14'de gösterilen sulak alan halkası (s) tamamen korunmuş, Mogan Gölü (m) ve Eymir Gölü (e) hem dolaşım hem yeşil doku ve su yüzeyleri olarak ekolojik yaşam temasını oluşturmuştur.

 

Temel Kavram ve Bileşenlere bakıldığında; Mekânların ‘kullanıldıkça tükenmemesi', aksine kullanımlar ile daha da gelişmesi, sözgelimi ‘kendi bağışıklığını kazanması' yaklaşımı benimsenmiştir.  Bu bağlamda düzenlenecek, yeniden oluşum gerektiren alanlarda doğanın "o yere" ait sistematiğinin çözümlenmesi ve bu bağlamda aktif ve pasif yeşil alanların yanı sıra; üretim, canlandırma, rehabilitasyon, stoklama, geliştirme, spor ve sosyal mekân gibi açık alan tasarım stratejilerinin geliştirilmesi, öğreten ve kendini yeniden üreten bir peyzaj anlayışı için çaba sarf edilmesi gerekmektedir.

 

Ana kentsel tasarım proje stratejisi şu altı biçimde özetlenebilir:

 

ü  Sulak Alan sağlıklılaştırılması ve Ankara kentiyle bütünleştirilmesi,

ü  Mogan ve Eymir Gölü ile birlikte bir Ekolojik Koridor kurulması,

ü  Yeni bir "Ankara Yaşam Çekirdeği" oluşturulması,

ü  Bütünleşik ve doğal bir Kentsel Bahçe kazandırılması,

ü  Günlük, aylık, mevsimlik, tematik, araştırma ve eğitime dair yeni kullanımlar önerilmesi,

ü  Ankara ulaşım planlarıyla entegrasyon sağlanması,

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 2015 yılında onaylanan "Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı" na göre proje alanını tarifleyen "Gölbaşı Düzlüğü Sazlık ve Bataklık Alanı" ve çevresi iki Hassas Bölge olarak tanımlanmıştır.  Doğal Sulak Alan olarak adlandırılabilecek, arazi merkezindeki "Gölbaşı Düzlüğü Sazlık ve Bataklık Alanı", "Hassas A Zonu", çevresinde projenin tüm etkinlik ve servis mekânlarını kapsayan alan da "Hassas B Zonu" olarak belirtilmiş ancak uygulamaya ulaşmamıştır. Proje alanının Bakanlık tarafından yeniden ele alınması ile başladığımız çalışmalarda hassas zonlar önemle dikkate alınmıştır.

 

A zonu;  mutlak koruma zonu olarak ekolojik sistemin çekirdek karakteri olarak ele alınmış ve hiçbir kullanıma açılmayarak sadece bilimsel çalışmalara izin verilmiş, mevcut sulak alanın, kuş üreme, beslenme ve barınma fonksiyonlarını sürdürmesinin önü açılmıştır.

 

B zonu; denetimli kullanım zonu olarak planlanmış, bu alanda kuşların üreme dönemlerinde tamamen ikincil derecede denetimli kullanım olanağı sağlayan pasif zon olarak zaman zaman sadece kuş göçlerini ve yaşamlarının izlenebileceği, doğa yürüyüşlerinin yapılacağı zondur. Bu zonda içerideki sulak alanda da kuş gözlem evleri ve yere basmayan küçük ölçekli ahşap platformlar yer almaktadır.

 

C zonu yarı aktif rekreasyon zonu olarak planlanmış ve yapısal ağırlıklı hiçbir tasarıma yer verilmemiştir. Bisiklet, yürüyüş / koşu yolu, dinlenme, doğa temalı çocuk alanları, kentsel tarım alanlarına yer verilmiş, C zonunun dış çepere yakın kısımlarında temelsiz iki kafe yapısı, WC, iki ana giriş kapısı bu kapılarda alanı tanıtıcı kioskslar, satış birimleri ve idari birim mimari programlarına yer verilmiştir.  Proje alanın tüm çeperinde ise yoğun bir koruluk oluşturulmuştur.

 

B Zon Bölgesi'nde de ekolojik  dengenin sadece korunması değil geliştirilerek sürdürülmesi için A Zonundaki yaban hayatına zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve tasarım önerilmemektedir. Mevcut mezarlık alanı olduğu gibi korunacak, bu yerlerde başka hiçbir aktivite yapılmayacaktır. Ayrıca güneş enerjisi panel tarlası da önerilmiş toplanan enerjinin aydınlatmada kullanılması, böylece de hem su hem enerji kontrolü sağlanması düşünülmüştür.

 

Bitkisel tasarım kararlarında,  dışta yer alan halkada doğal çevre ilişkilerini denetleyebilmek ve bir anlamda sınır oluşturabilmek için yaprak döken ve ibreli ağaçların oluşturduğu bir koruluk önerilmiştir.

Gölbaşı, İç Anadolu ikliminin hâkim olduğu bir alanda yer almaktadır. Bölgenin doğal bitki örtüsü hem otsu bitki gruplarının oluşturduğu step vejetasyonu hem de doğal çalı, ağaççık ve ağaçlar bulunsa da yoğun ağaç örtüsünün bulunduğu çoğu alan plantasyon alanıdır. Mogan ve Eymir göllerinin su toplama havzaları olması ve bu bölgede yapılan ağaçlandırma çalışmaları Gölbaşı'nda mikroklimatik yapı oluşturmaktadır. Projede mevcut bitki dokusuyla entegrasyon dikkatle ele alınmış, alana ekolojik olarak yaklaşan projede mevcut dengenin iyileştirilmesi ve sürdürülebilmesi için var olan sazlık dokusunun tamamen korunması, gerekli yerlerde ise doğal peyzajın onarılması önerilmiştir. Hydroseeding (püskürtme çim sistemi) yöntemiyle sağlanacak çayırların kullanılması planlanmıştır. En iç halka doğal sazlık formasyonuyla birlikte mevcut sulak alan olması sebebi ile su gövdeleri korunmuş, kontrollü ve seyrek girişin önerildiği sulak alan sağlıklılaştırılılıp, temizlenerek ekosistemini sürdürmesi bağlamında Proje Alanının yeni "Yaşam Çekirdeği" olarak tanımlanmıştır. Arazi yüzeyini kaplayarak su geçişini engelleyecek hiçbir yapı önerilmemiştir.

 

Proje alanının hemen tamamında mevcut topografya sadık kalınmış, var olan eğim kullanılmıştır. Bütün aktivite alanları, rotalar ve bağlantılar tesviye eğrileri gözetilerek tasarlanmış, arazi yapısıyla entegrasyon en önemli tasarım kararı olarak ele alınmıştır. Kontur eğrileri ve mevcut eğim, manzara yönü ziyaret ve dolaşım güzergâhlarına rehberlik etmiştir. Proje Alanının en yüksek noktası Seyir Kulesi ve Tarım Kafe olarak tasarlanmış, hem bahçeyi hem şehri izlemek için ideal bir aktivite alanı olarak düşünülmüştür.

 

Kullanım ve dolaşım ağı - rotalar ile ilgili; aşağıdaki kavramsal şemada (Şekil 16) görüleceği gibi Proje Alanının adeta omurgasını oluşturan, zaman zaman doğrusal olarak kırılan bir ana aks önerilmiştir. Araç yolları kentin sistemine, batıda Haymana yolundan, doğu yakasında da özellikle bisiklet sistemiyle Eymir ve Mogan'a bağlanan, her birinde yaya girişini de tanımlayan, biçimde bütünleştirilmiştir.

 

Her üç halka için de tasarlanan, kimisinde daha kontrollü girişlerin sağlandığı, yere sadece ayaklarla basan, platform ve teraslar gibi çalışan, su gövdelerine iskele biçiminde uzanan ahşap elemanlar, toprak yollar, doğal malzemeyle döşenmiş giriş meydanları ve shuttle (mekik) durakları tasarlanmıştır. Proje alanında kullanılan tüm zemin kaplamalarında koyu renk tercihi, ısının daha çok emilimine ve yüzey sıcaklığının artmasına neden olacağı ve bu durumun ısı adası etkisini arttırdığından zemin kaplamalarında açık renkli ve ısı emilim kapasitesi düşük malzeme seçimine özen gösterilmiştir.

Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı yönetmelik hükmü olmasına rağmen halen koruma dengelerinin sağlanamamış olduğu görülen sulak alan için,  ekosistem kurgusunun biyolojik yapısına sadık kalınması anlamında tüm koşulların altı bir kez daha kalın çizgilerle çizilmiş ve A ve B Zon Bölgelerinde kullanılması önerilen bütün yapısal malzemeler sökülüp takılabilir, temelsiz, ahşap düşünülmüş ve en fazla 90m² büyüklüğünde kapalı mimari mekânlar tasarlanmıştır.

 

Mimarı yapı ve donatıları konusunda; bu projede alanda yer alan, arıtma için kullanılan terfi alanı hariç hiçbir sanayi yapısı ya da atık deposu korunmamıştır. Yeni önerilen mimari elemanlar olarak genellikle yere oturmayan ahşap yürüme yolları, gözlem platformları, hiçbiri 90m²'yi aşmayan ve temelsiz iki adet kafe, mescit, interaktif oyunların olduğu çocuk bahçesi, içinde sağlık birimleri, ofisler ve ıslak hacimlerin olduğu sökülüp takılabilir idari bina yapıları kullanılmıştır.

 

Estetik görünüm ve mekân kullanımı açısından proje alanına sanatsal anlamlar kazandıracak heykel ve plastik elemanlara yer verilmesi düşünülmektedir. Güçlü yaya akslarının oluşturulması ve yaya aksları üzerinde geliştirilecek peyzaj donatı elemanlarının ve alana özgü kent mobilyalarının tasarlanması önerilmektedir.

 

Proje kapsamında Etkinlik alanları planlanmış ve Şekil 16'da yer alan vaziyet planından görüleceği üzere bağlantılar, mesafeler, yaklaşım ve kapladıkları mekânlar tasarlanmıştır. Tasarım Kavram ve Bileşenleri bölümünde sırasız bir şekilde özetlenen etkinlikler aynı zamanda önerilen temel ulaşım aracı olan shuttle sistemiyle de bütünleştirilmiştir. Doğal Peyzaj Restorasyonu öncelikli proje alanında, üreterek öğrenilecek, kendine yeten ve kendini yenileyen, yenilebilir peyzajın temel bileşeni tarım parkı, meyve bahçeleri gibi peyzaj alanlarının yanında, interaktif oyunlarla çocukların gelişerek eğlenebilecekleri yerler, fitness, yoga ve pilates yapılabilecek, topla oynanan sporların yapılabileceği sahalar, yağmur barınakları ve hayvanlarla aynı ortamın paylaşıldığı açık alanlar yer alacaktır.

 

Büyük bir alan olduğu için alan içinde ulaşım elektrikli araçlarla sağlanacak olup, ulaşım, girişler ve otoparklar,  Proje alanının tümünde dolaşan shuttle (mekik) hattı bir doğrusal loop (döngü) olarak çalışacaktır. Yaklaşık her 300-500 metrede bir tasarlanacak olan duraklar etkinlik alanlarına servis verecek, yine bir döngü olan yaya dolaşımı ve bisiklet güzergâhıyla birlikte temel ulaşım ağlarını oluşturacaktır. Vaziyet planında da belirtilen, batı yönünde Haymana yolundan alınan üç giriş ana girişlerdir. Meydanlar ve idari yapılarla vurgulanan bu üç nokta Proje Alanının kapıları gibi çalışmaktadır. Doğu yakasında şehirden gelen yolun üstünde meydansız bir giriş tasarlanmış, buradan shuttle sistemiyle bütün alana ve bisiklet güzergâhıyla göllere bağlantı yapılmıştır.

 

Kuramsal kararlarda ise; sulak alan ekosistemini kurmak ve varsa korumak peyzaj projesinin temel hedefidir. Su kontrolünü sağlamak için sulak alan çevresine bitki önerisi getirilmemiş, var olan sazlıklar korunmuş ve yağmur hasadı önerilmiştir. Proje kapsamında güneş tarlası önerilmiş, toplanan enerjinin aydınlatmada kullanılması, böylece enerji kontrolü sağlanması düşünülmüştür.

Proje genelinde "Sıfır atık" ilkesi benimsenmiştir. Tarım alanlarında organik atıklardan kompost üretilecek, diğer tüm alanlardaki ahşap, bitkisel yağ, kâğıt, metal, cam, plastik atıklar geri dönüşüm tesisine gönderilmek üzere toplanacaktır. Dönüştürülemeyen malzemelerin proje alanı içinde kullanılmamasına özen gösterilecektir.

 

Işık peyzajı tasarım kararlarında ve aydınlatma elemanlarının tasarlanmasında enerjinin minimum kullanımını sağlayacak düzenlemeler yapılmış, bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş enerjisi kullanılmıştır. Peyzaj alanlarındaki aydınlatma ihtiyacı güneş panellerinden karşılanmıştır.

 

Ayrıca, kurumsal kimlik çalışması yapılmış, eşya ve tanıtım ögeleri, proje alanının geleceğe taşınması ve ortak bellekte yer etmesinde önemli sembolik nesneler tasarlanmıştır. Erişilebilirlik, tanınırlık ve okunabilir mekânsal kimlik algısının güçlendirmesi hedeflenmiştir.

 

Gölbaşı'nın tarımla olan ilişkisinin azalarak da olsa devam ediyor olmasının ve kentle olan ilişkisinin varlığı peyzaj restorasyon projesi için önemli bulunmuş ve tarım deseni olarak projemizde yer verilmiştir. Ancak, tarım faaliyetleri bölge için önemli olsa da Mogan gölü çevresinde bulunan tarım alanlarında kullanılan pestisit ve gübreler sedimanlarla beraber göle taşındığı, bu durum yarattığı ekolojik tahribat ile ilgili önlem alınması, sivrisinek popülasyonu ziyaretçileri rahatsız edecek ölçüde artması su varlığını tehdit etmekte olduğu bilgisi üzerine proje alanı içerisinde bir tarım parkı oluşturularak, halkın üretimde doğru bilgiye ulaşmalarını sağlayacak bir organizasyonun yapılması yönünde tasarım kararları alınmıştır.  Bu sayede peyzajların, hem bugün hem de gelecek nesiller için etkin kullanımına yönelik stratejiler üretilerek, uygulanabilmesi için dayanak oluşturacak izleme programlarına yer verilecektir.

Gölbaşı Doğal Peyzaj Restorasyon Projesi Tasarım ve Uygulama Projelerinin hazırlanması ile birlikte ayrıca Yönetim Planı ile ilgili de çalışmalar yapılmıştır. Proje alanının yıllık bakım -onarım ve işletme modellerine yönelik Yönetim Planı hazırlanmıştır. Yönetim planı proje alanının tarım ile olan ilişkisi ve tarımsal eğitim üzerine geliştirilmiştir.

Yıllık Zirai İşletim Planı içerisinde; Bostanlarda ekilen/ekilebilecek ürünlerin tarım takvimine göre programlanması ve ürün çeşitliliğinin arttırılması için yıllık zirai işletimlere yön verebilecek bir takvim önerisi oluşturulmuştur.

Bu alanın bir örnek olması ve profesyonel/amatör yetiştiricileri bir araya getirmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle çeşitli dönemsel organizasyonlar yapılması faydalı olacaktır.  Örneğin yılın belli dönemlerinde "hasat şenlikleri"nin düzenlenmesi hem ürünlerin satışını kolaylaştıracak hem de ilgili kişileri bir araya getirmek için bir platform oluşturacaktır. Ayrıca "tohum takas şenlikleri" düzenlenerek farklı ürünlerin üreticilerle buluşmasına ve üretimde çeşitliliğin artmasına yardımcı olunacaktır.

Sebze üretimi yanında, proje alanının zirai işlevler açısından çeşitliliğini desteklemek amacıyla alan içerisinde meyve bahçeleri de önerilmiştir. Bu meyve bahçelerinde yetişecek farklı türler için de yine yılın çeşitli mevsimlerinde meyve hasadı şenlikleri yapılabilir (Kiraz Şenliği, Çilek Şenliği, Dut Festivali vb.).

Farklı Kullanıcılara Yönelik Sezonluk Aktivite Programları

Proje Alanında kent ile kırsalı birleştiren doğal bir rekreasyon alanı konsepti içerisinde, farklı yaş ve sosyal gruplardaki insanları bu alana çekmeye yönelik sezonluk aktiviteler önerilmektedir. Bunlardan bazıları aşağıda açıklanmıştır:

Hasat Festivalleri: Zirai takvime göre yılın çeşitli dönemlerinde hasat şenlikleri düzenlenip bunların duyurusu web sitesi, park bülteni gibi medya araçlarıyla yapılabilir.

Tohum Takas Şenlikleri: Farklı yerlerdeki bostancılar ve çiftçilerle bir araya gelmeyi teşvik edecek, Proje Alanının tohum bankasını zenginleştirecek yıllık veya 2 yılda bir düzenlenecek olan tohum takas şenlikleridir.

Bostan Atölyeleri: Park Yönetimi tarafından organize edilen "Sebze Üretim Atölyesi, Sera-Yeşilev, Permakültür Atölyesi, Kompost Atölyesi, Meyve Üretim Atölyesi, Geri Dönüşüm Atölyesi, Engelliler için Tarım Atölyesi" gibi çeşitli atölyelerin yürüteceği faaliyetlerdir. Yıllık park işletim planına göre bu atölyelerin yürüteceği faaliyetlerin takvimi programlanarak web sitesi aracılığı ile kamuya duyurusu yapılır.

 

Atölyelerin yürüteceği faaliyetler özellikle ilk ve orta dereceli okul çağındaki çocukların ve gençlerin tarım ve gıda yetiştirmeyle ilgili konulara uygulamalı olarak katılmaları açısından önemlidir. Böylece gelecek nesillerde, alana yönelik farkındalık ve sahiplenme duygularının erken yaşta edinilmesi, ayrıca tarım kültürüne olan yabancılaşmanın önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.

 

Ağaç Evlat Edinme Programı: Bir meyve ağacının yıllık bakım bedeli karşılığında evlat edinilmesi(kiralanması), meyve hasadı sezonu geldiğinde ağacı evlat edinen kişinin hasadı toplaması şeklinde düzenlenebilecek bir programdır. Bu program parkın web sitesi aracılığıyla online başvuru ile de yürütülebilir. Böylece bazı sebeplerden alana gelemeyen potansiyel kullanıcıların da uzaktan erişimle bu alandaki faaliyetlere katılması teşvik edilmiş olacaktır.

 

Doğa Festivali ve Kuş Gözlemi: Özellikle bahar ve yaz döneminde ornitologlar, biyologlar, kuş gözlemciler, doğa korumacılar rehberliğinde organize edilecek olan kuş gözlem etkinlikleri ve hem floristik hem faunistik yaban hayatının gözlenip tanıtılacağı doğa festivalleri düzenlenebilir. Bunlara her yaş grubundan katılım sağlanabilir ve insanların çevrelerindeki doğal unsurlara karşı dikkati ve bilinci arttırılmış olur.

 

Halkla İlişkiler ve Yaygın Etkiye Yönelik Eylemler

Yukarıda da belirtildiği üzere Gölbaşı Doğal Alan Restorasyon Projesi, Ankara kenti için büyük önem taşıması yönünde tasarım ve kavramsal yaklaşım kararları alınmıştır. Doğal peyzaj karakteri taşıyan bir alan olarak ilklerinden ve en kapsamlı fonksiyonları içeren bir peyzaj ve tarım alanı olması, Gölbaşı ÖÇKB gibi mühim bir doğal alan içinde bulunması Gölbaşı sulak alanlarının değerini arttırmaktadır. Bu derece önemli bir alanı anlatan bir kitabının veya kitapçığının olması gerekmektedir. Yayınlanacak kitapta, alanın tarihçesi, parkın güncel durumu, parkta yürütülecek faaliyetler yanında; çeşitli akademisyenler ve araştırmacılar tarafından bugüne Gölbaşı'na, sulak alanlara veya kent tarımına ilişkin yapılmış yayın ve çalışmaların da yer alması kitap içeriğine zenginlik katacaktır.

Parkın faaliyetlerinin tanıtılması, duyurulması, tarım parkı işlevinin eğitim boyutunu da desteklemesi ve park güncesinin basılı olarak arşivlenmesi amacıyla mevsimsel olarak yayına hazırlanacak "Gölbaşı Sulak Alan Bülteni"nin basılması yine bu proje kapsamında önerilmektedir.

Sonuç olarak; Peyzaj karakterinin belirlenmesi bu baskının ortaya konması ve peyzajın değişiminin izlenmesi açısından önemli bir araç olduğu, peyzaj karakter analizi, biyolojik çeşitlik kayıpları ve peyzajın değişiminin kontrol altında tutulması ve ölçülebilir olması için sürdürülebilir alan kullanım planlamasında yeni bir yaklaşım olarak ortaya çıkardığını ve 2000 yılında imzalanan Türkiye Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ile her ülkede olduğu gibi bizim ülkemiz özelinde de var olan doğal ve kültürel peyzajların korunmasının yanı sıra yönetim planlarının hazırlanmasını, özellikle rekreatif yönden uygun kullanım modellerinin geliştirilmesini, ayrıca halen tanımlanmamış olan peyzajların ortaya çıkartılmasını, özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlıkları yapılan peyzaj karakter analizlerinin hazırlanması konusundaki yükümlülüklerinin altını çizmek isteriz. Peyzaj karakter analizlerinin yapılması ile sahip olmuş olduğumuz peyzajların geleceğe yönelik koruma, kullanma, yönetim ve gelişim planlarına da ışık tutulmuş olacaktır.

Alan kullanım kararları için henüz ayrıntılı analizlerin yapılmadığı peyzajlar, özellikle kırsal alanlar, koruma ve gelişim kapsamında önemli potansiyelleri içlerinde barındırmaktadırlar. Alan kullanım kararları geliştirilmeden önce bu peyzajlara yönelik envanter, kaynak potansiyeli kaybolmadan hazırlanmış olması gerektiğinden bu makale ile ülkesel peyzaj birimlerinin, karakter tipleri ve alanlarının, peyzajın fonksiyonunun ve değişimi ana başlıklarında yapılacak peyzaj karakter analizlerinin ve planlamada ÇED ve SÇD Raporlarının yanı sıra EED (Ekolojik Etki Değerleme) Raporlarının ve peyzaj karakter analizi, peyzaj deseni vb. bilimsel terminolojilerin ve kavramların mevzuatta yer almasının önemine bir kez daha vurgu yapması hedeflenmektedir.

Peyzaj karakteri, bir peyzajı diğerinden ayıran peyzaj ögelerinin uyum/uygunluk ve farklılıklarını tanımıdır. Fiziksel peyzaj bileşenleri (jeoloji, arazi formu, toprak, vejetasyon) ve antropojenik bileşenleri (arazi kullanımı, yerleşimler) peyzaj karakterinin oluşmasını sağlar. Temel amacımız, peyzaj karakter analizi kavram ve terimlerinin ve üzerindeki insan yapısı faktörler nedeniyle sürekli değişim gösteren kentsel mekânların karakter analizlerin yapılıyor olması, ulusal mevzuatta yer alıyor olması konularına katkı sağlamaktır.

Peyzajın mekânsal hiyerarşisinin,  bölgesel ve yerel ölçeklerde ve bunların ara ölçeklerinde oluşturulmasına bir örnek olacak olması sebebi ile önemsediğimiz Gölbaşı Sulak Alan Peyzaj Restorasyonu Projesinin,  dikkat çekici olacağı ve peyzajların şiddete maruz kaldığı bir sürecin yaşandığı günümüzde; ülkesel, bölgesel ve yerel ölçeklerde,  peyzajın mekânsal hiyerarşisi içerisi ile uyumlu ve peyzaj ekolojisi temelli imar planları yapılması yönünde ivme katacağı düşüncesindeyiz.

 


Paylaş: 

Diğer Haberler