Sayın Veli Ortaçeşme; Peyzaj Mimarlığı Eğitim ve Bilim Derneği’nin kuruluş hikâyesini anlatabilir misiniz? PEMDER oldukça aktif bir dernek, bugüne kadar neler yapıldı?
Veli Ortaçeşme:
“Öncelikle PEMDER adına teşekkür ediyoruz. Oğuz Bey ve ben PEMDER’in eş başkanlarıyız, bu röportajı birlikte yapmak da bizim için mutluluk verici. PLANT Dergisi’ne PEMDER’e göstermiş olduğu ilgiden dolayı teşekkür ederiz. Remzi Adıyaman’la bu güne kadar birlikte çeşitli çalışmalarımız oldu, 16-19 Eylül 2020 tarihlerinde yapılacak 3. Sakarya Peyzaj ve Süs Bitkiciliği Festival kapsamında da PEMDER olarak bir panel hazırlığımız devam ediyor.
Türkiye’de peyzaj mimarlığı eğitimi resmi olarak 1968 yılında başladı. Türkiye’de peyzaj mimarlığı ile ilgili ilk akademik örgüt 1966 yılında “Peyzaj Mimarisi Derneği” olarak kuruldu. Tabi o yıllar peyzaj eğitiminin Türkiye’de ilk başladığı yıllar, henüz bir meslek örgütü yoktu. Peyzaj Mimarisi Derneği, peyzaj mimarlığının akademik bir disiplin olarak kabul edilmesinin yanı sıra bir meslek olarak da kabul edilmesi için çok değerli çalışmalar yürüttü.
Küçük bir dernekti, ama çok büyük işler yapıldı. IFLA Dünya Kongresi’nin 1976 yılında ülkemizde yapılması sağlayarak büyük bir başarıya imza atıldı. Türkiye’de peyzaj mimarlığı örgütlenmesi Peyzaj Mimarisi Derneği ile başladı diyebiliriz. 1994 yılında “TMMOB Peyzaj Mimarları Odası” kuruldu. Meslek odasının kurulmasının ardından, artık bir derneğe ihtiyacımız yok düşüncesiyle dernek kapatıldı. Bu çok doğru bir düşünce değildi. Nitekim bir süre sonra kapatılma kararının doğru olmadığı anlaşıldı ve yeni bir örgütlenme arayışı başladı.
1980’li yılların başlarında Türkiye’de yalnızca beş bölüm varken, bölüm sayısı artmaya başladı ve bu da yeni arayışlara neden oldu. Ankara Üniversitesindeki hocalarımızın girişimiyle “Peyzaj Mimarlığı Akademik Topluluğu (PEMAT)” 1997 yılında faaliyete geçirildi. Bu topluluğun fikir babalarından birisi de Prof. Dr. Oğuz Yılmaz’dır. PEMAT bir dernek değildi tabi, bir akademik topluluktu. Her yıl farklı üniversitenin ev sahipliğinde, yılda bir kez toplantı yapan bir platformdur. PEMAT toplantılarında ulusal ve uluslararası gelişmeler değerlendiriliyor ve bu toplantılar halen devam ediyor. PEMAT akademinin iş birliği açısından birçok işlevi yerine getirdi, ancak bir süre sonra bazı konularda yeterli olmadığı görüldü.
2009 yılında bölüm başkanlarından oluşan “Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanları Konseyi (PEMKON)” kuruldu. Bu konsey 2010 yılından beri altı ayda bir düzenli olarak toplanıyor. Her yıl bir bölüm başkanı konseyin dönem başkanlığını yapıyor, ilgili faaliyetleri yürütüyor. PEMKON aldığı önemli kararlarla Türkiye’de peyzaj mimarlığının akademik anlamda doğru adımlar atılmasını sağladı. Bu kararlardan bir tanesi mimarlık fakültelerine geçiş kararıdır. Çünkü tüm dünyada peyzaj mimarlığı bir mimarlık disiplini olarak kabul edilir. Alınan bu karar sonrasında birçok bölüm mimarlık fakültesine geçti. PEMAT ve PEMKON bir dernek olmadığından alınan kararları hayata geçirmekte bazı sorunlar oluştuğundan bir derneğin kurulmasına karar verildi.
2017 yılında Trabzon’da yapılan PEMKON toplantısında bölüm başkanlarının oy birliğiyle ‘Peyzaj Mimarlığı Eğitim ve Bilim Derneği’nin kurulma kararı alındı. Kuruculuk görevi de bana verildi. Merkezi Antalya olacak şekilde 15 Ocak 2018 tarihinde “Peyzaj Mimarlığı Eğitim ve Bilim Derneği” kuruldu. Gerekli prosedürleri tamamladıktan sonra 1 Haziran 2018 tarihinde tam anlamıyla faaliyete geçmiş bulunduk. Kuruluşunun üzerinden iki yıldan biraz fazla bir süre geçti. Bu dönem PEMDER açısından Türkiye’de peyzaj mimarlığı konularının ele alınması, incelenmesi, birtakım programların başlatılması bağlamında çok verimli bir dönem oldu. Derneğimizin arkasında çok geniş bir akademi kitlesi var. Ülkemizde 72 adet peyzaj mimarlığı bölümü var, bunların 50 tanesi faal, faal olanların içerisinde de 38 tanesi lisans düzeyinde eğitim veriyor. Bölümlerimiz PEMDER’e büyük ilgi gösterdi. Şu anda 42 bölümden üyemiz var, toplam üye sayımız 130’dur. Sadece akademisyenler değil, eğitim öğretimin önemli paydaşları, mezunlarımız, meslektaşlarımız, öğrencilerimizden oluşan bir üye kitlemiz var. Bu kitleyi büyütmeye çalışıyoruz.
İki yıl içerisinde çok aktif ve sistematik çalıştık, tabi geniş bir destekle birlikte gerçekleşti bu. Emekli hocalarımızdan oluşan onur üyelerimiz de bizim için çok önemli, çünkü Türkiye’de peyzaj mimarlığını tarihi ile ilgili büyük bir bilgi eksikliği var. “Peyzaj Mimarlığına Işık Tutanlar Söyleşi Programı” da bu bilgi eksikliğini gidermeye yönelik olarak ortaya çıktı.
Geçtiğimiz dönemde birçok proje başlattık ve planlanan projeler ve faaliyetlerimiz de var. Bu projelerden en önemlisi “Akreditasyon” projesiydi. Akreditasyon 2010 yılından beri gündemimizde, bunun hayata geçmesi için PEMDER gibi bir derneğin olması gerekiyordu. 2015 yılında Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bünyesinde Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK)” oluşturuldu. Bu kurul Türkiye’de eğitim akreditasyon konusunda yetkili tek kuruldur. Biz bu kuruldan peyzaj mimarlığı alanında “Ulusal Akreditasyon Ajansı” yetkisi aldık. Bu çok önemli bir başarı! Şu anda 16 18 tane akreditasyon ajansı var, fakat yüzlerce eğitim programı var Türkiye’de, bunlardan birisi peyzaj mimarlığı. Mimarlık disiplinleri arasında bu başarıya sahip olan tek disiplin peyzaj mimarlığıdır. Bu başarı Derneğimiz açısından büyük bir başarıdır, aynı zamanda eğitim kalitesi açısından da oldukça önemlidir.
PEMDER’in faaliyetlerinden bir diğeri ise bilimsel dergilerdir. Peyzaj mimarlığı alanında çok ciddi bir yayın eksikliği vardı. Bu noktada biz PLANT Dergisi’ni de takdir ediyoruz. 1966 yılında kurulan ve sonradan kapatılan Peyzaj Mimarisi Derneği’nin yayınları o dönemde bilginin yayılması açısından büyük bir görevi yerine getirdi. PEMDER bilimsel dergilere bir ekleme yaptı. Bölüm sayısının artmasıyla birlikte Türkçe yayın yapılacak yer konusunda bir sorun vardı. Şu an iki tane bilimsel dergimiz var; birisi Peyzaj Araştırmaları ve Uygulamaları Dergisi (PAUD) diğeri PEYZAJ-Eğitim, Bilim, Kültür ve Sanat Dergisi. Bu dergilerimizi 2019 yılından itibaren yılda ikişer sayı olarak çıkarıyoruz. Bu Haziran ayında üçüncü sayıları yayınlandı. Bilimsel bilginin geniş kitlelerle paylaşımı açısından önemli bir adım oldu.
Bu süre içinde konferans, kongre, toplantı, söyleşi programlarımız oldu. Akademik açıdan hatalı bulduğumuz konulara müdahil oluyoruz. Bazı akademik kadro ilanları etik dışı. Bu gibi durumlarda hem Yükseköğretim Kurulu’na hem de Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) itiraz başvurusu yapıyoruz. Bazılarından sonuç da aldık. Önemli olan bu gibi durumları takip eden bir kuruluşun varlığı. PEMDER olarak peyzaj mimarlığına dair konularda gerekli girişimlerde bulunuyoruz.
“Peyzaj Mimarlığına Işık Tutanlar” söyleşi serimize gelecek olursak, Prof. Dr. Oğuz Yılmaz bu söyleşilerin koordinasyonunu yapıyor. Özellikle genç nesiller, peyzaj mimarlığı mesleğinin ülkemize nasıl geldiğini, kimlerin öncü olduğunu bilmiyorlar. PEMDER’in hedeflerinden birisi de, Türkiye’de peyzaj mimarlığının geçmişi ile ilgili çalışmalar yapmaktı. Öncü hocalarımızdan birçoğu ne yazık ki bugün hayatta değil. Söyleşi programımızı ikinci ve üçüncü kuşak hocalarımızla gerçekleştiriyoruz. Hayatta olmayan hocalarımızla ilgili topladığımız bilgileri, çıkardığımız bültenlerde yayınlıyoruz. Söyleşileri daha sonrasında yazıya da döküyoruz, nihai hedefimiz bunu bir kitap halinde yayınlamak. Bu konula ilgili olarak sözü Oğuz hocama bırakıyorum, sizlere konuyla ilgili olarak daha geniş bilgiler aktaracaktır.”
Sayın Oğuz Yılmaz; “Peyzaj Mimarlığına Işık Tutanlar Söyleşi Programı” ile büyük bir ihtiyacı karşıladığınızı düşünüyoruz, biz de yakından takip ediyoruz bu programları. Siz bu söyleşilerle neleri hedeflediniz, bu fikir nasıl ortaya çıktı ve programlar ne kadar devam edecek?
Prof. Dr. Oğuz Yılmaz:
“Türkiye’de peyzaj mimarlığını yeşerten ilk öğretim üyeleri ne yazık ki şu anda yaşamıyor, onları saygı ve rahmetle anıyoruz. İlk mezunların verildiği 1973 yılından bu güne kadar geçen 47 yıldan sonra günümüzün genç nesli artık bu öğretim üyelerini tanımıyor, ne yaşadıklarını ve neler başardıklarını bilmiyorlar. Örneğin ilk Peyzaj Mimarı Öğretim Üyesi Sadri Aran’ın adını bile duymayan çok genç vardır. Sadri Aran’ın Anıtkabir’in çevresinin peyzaj projesini yaptığını ve uyguladığını, bu sırada Türkiye ve dünyanın her bölgesinden bitkiler getirterek diktiğini, Ankara Seymenler Parkı’nın ilk projelerini oluşturduğunu ve daha sonra yine eski bir öğretim üyemiz olan Selami Sözer’in projeyi tamamladığını yeni nesil bilmiyordur. İkinci kuşaktan öğretim üyemiz olan Yüksel Öztan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Meclis parkının peyzaj projelerini, Ankara’daki ilk Botanik Parkını yaptığını çok kişi bilmez. Şu anda yaşamını yitirmiş veya emekli olmuş bu değerli bilim insanlarımızın bunlar gibi birçok değerli peyzaj mimarlığı eseri var, saymakla bitmez ancak bilinmiyor.
Burada söylemek istediğim; mesleğimiz adına bu insanların zorluklar içinde çok büyük adımlar attığıdır. Çünkü o dönemlerde mesleği kimse tanımıyordu, açıkçası Türkiye’de böyle bir meslek yoktu. O koşullarda bu mesleğin varlığını kabul ettirmek, peyzaj mimarlığı kavramını ve derslerini eğitim programlarına sokmak, derslerin altyapılarını oluşturmak, Avrupa’dan ve Amerika’dan elde edilen bilgilerle dersleri zenginleştirmek ve bir öğretim programı durumuna getirmek olanaksızı başarmaktı. Tüm bu eğitim-öğretim programı oluşturma çabaları yanında, öğretim üyesi kadrosu oluşturma çabaları, tek bir dersten Kürsü’ye, Kürsüden Bölüme, bölümden ayrı bir programa yükselme gibi aşamaların hepsi bu çok zor koşullarda gerçekleştirildi.
Benim mezuniyetim olan 80’li yıllarda bile peyzaj’ın ne olduğunu çoğu insan bilmiyordu. Sorduklarında peyzajın ve peyzaj mimarlığının ne olduğunu uzun uzun anlatmak zorunda kalırdık. Mezunların ne yaptığı da bilinmiyordu, insanlar “çiçek mi yetiştiriyorsunuz?” diye soruyorlardı. Böyle zor süreçlerden biz bile geçtiğimize göre bizden önceki neslin yaşadığı zorlukları ben hayal bile edemiyorum. Dolayısıyla tüm bu insanlar çok değerliler aslında, meslek adına çok savaş verdiler.
Türkiye’de Peyzaj Mimarlığı bölümü ilk defa Ankara’da Ziraat Fakültesinin içinde kuruldu. Ziraat fakültesi içerisinde bu mesleği kabul ettirmeye çalışmak, planlama, tasarım gibi kavramları onlara anlatmak ve bu kavramları ders programına sokmak, diğer bölümlerin bu dersleri almasını sağlamak, uygulamalı dersler olduğunu, araç-gereç masa gibi birçok materyalin gerekli olduğunu anlatmak çok zor bir durumdu. Ziraat Fakültesi içindeki diğer bölümler; “çizimi, tasarımı ne yapacaksınız? Siz mimar mısınız? Süs ağaç ve çiçekleri yetiştirin.” diyebiliyorlardı, Öyle ki bunu söyleyen dekanlar bile vardı. İşte bu insanlar o dönemde bu kadar bilgisiz insanlarla savaşmışlar ve başarmışlar. Dolayısıyla “Peyzaj Mimarlığına Işık Tutanlar” söyleşi dizisiyle doğru bir iş yaptığımıza inanıyorum ve bu dizi ile bu insanlara gönül borcumuzu biraz olsun ödeyebileceğimizi düşünüyorum.
Üzülerek belirtmem gerekir ki bir kitap ve bu söyleşi düşüncesinin oluşmasında bölümümüzdeki değerli bilim insanlarının gözlerimin önünde tek tek yaşama veda etmeleri etkili oldu. Önce Sadri Aran’ı, Günel Akdoğan’ı Muttalip Uslu’yu, Salih Vural’ı, Nizamettin Koç’u, Yüksel Öztan’ı kaybettik. Yüksel hocamız emekli olurken görüşmüştük, “Hocam ilk nesilden son insansınız, gelin “Türkiye Peyzaj Mimarlığı Tarihi” ile ilgili bir çalışma yapalım” dedim. Kendisi kabul etti ve çok yararlı olacağını da söyledi. Yaz tatilinden sonra başlayacaktık ama tatilde rahatsızlandı ve sonrasında vefat etti. Günümüzde yaşayan ve bu eski tarih ile anılara sahip birkaç insan kaldı. İşte “Peyzaj Mimarlığına Işık Tutanlar” söyleşi dizisini de bunlarla birlikte yürütüyoruz. Onlar dışında bize geçmişi anlatacak kimse kalmadı, dolasıyla çok önemli bir görevi yerine getirmek için çabalıyoruz.
Söyleşi düşüncesi benim kitap yazma düşüncemle birlikte gelişti. Yazacağım kitap için emekli olmuş değerli hocalarımızın geniş özgeçmişlerini istemiştim. Daha sonra Virüs salgını başlayınca Prof. Dr. Veli Ortaçeşme ile görüştükten sonra böyle bir söyleşi dizisi yapmanın yararlı olacağına karar verdik. Derneğimiz bültenlerinde de, yitirdiğimiz hocalarımızla ilgili bilgileri yayınlayarak ilerleyen süreçte bunları da bir biyografik kitaba dönüştürmeyi planlıyoruz. Başlattığımız tüm bu çalışmalarımızla gelecek için değeri olacak bir şeyleri başaracağımıza inanıyorum.
Söyleşi dizisini İnstagram üzerinden yapılmasını sağlayarak katılım ve etkileşimin artmasını amaçladık. Her hafta Perşembe günleri 21.30’da söyleşilerimiz var. Programın Ağustos ayının ortalarına kadar sürmesini planlıyoruz. Bu süreçte katılan öğretim üyelerimizin bölüme girişlerinden başlayarak, asistanlıklarından, doktora çalışmalarından, profesörlüğe kadar geçen yükselme sürecinde yaşadıklarından ve bu süreçteki çalışmalarından, projelerinden, başarılarından, peyzaj mimarlığı hakkında neler düşündüklerinden, mesleğin gelişmesi veya eğitimin gelişmesi için önerilerinden söz etmelerini istedik. Tüm bunlar bizler ve meslektaşlarımız için çok değerli. Söyleşi dizisinin de yazıya dönüştürülerek bir yayın haline getirilmesini hedefliyoruz. Hocalarımızdan otobiyografilerini de istedik, bu çalışmaların da bu kitapta yer alması güzel olacaktır, çalışma daha da değerlenecektir. Bazı hocalarımız sağlık sorunları nedeniyle söyleşilere katılamıyorlar, ancak onların da yaşadıkları her gün bizlere ışık tutacaktır.
Veli Ortaçeşme:
“Uluslararası söyleşi programları başlattık bunlara ek olarak. Uluslararası ölçekte peyzaj mimarlığında ön plana çıkan isimlerle söyleşiler düzenlemeye başladık. Avrupa’dan iki konuğumuz oldu, ABD’de çalışmaları süren bir arkadaşımızla söyleşimiz oldu. Ekim ayında belirli bir rutin içerisinde farklı coğrafyalardan isimlerle söyleşilerimiz devam edecek. Ayrıca sektörle bazı söyleşiler planlıyoruz, bu çalışmalar henüz başladı, önümüzdeki dönem bu söyleşileri başlatacağız. Bu söyleşiler sosyal medyanın etkileşim gücünü kullanmak için çok önemli. Yapılan söyleşilerin izlenme sayıları 700’lere kadar ulaşıyor. Tabi bunlar bir bütünün parçalarını oluşturuyor, bizim bilmediğimiz bazı ayrıntılar ortaya çıkıyor. Tüm bu çalışmalar kitap çalışmasıyla birlikte toplanmış, tamamlanmış ve bütünsel bir anlam kazanmış olacak. Bu programlar peyzaj mimarlığı bilgi dağarcığına çok ciddi katkılarda bulunuyor.”